Bu ülkede birkaç günden beri kimi ulufe dağıtmaya başladı kimi bakanlık... Gündem, ister istemez siyasetin şirazesini kaydırdı. "Gür" akan "sel", kontrolden çıkıp nehir yatağını yıkınca; erenlerden üç-beş kişi, billah bu nehrin etrafı "tekin" değil dediler.
"Kor aydın"lık bir gecede, Ağır-ali-oğlu "gür" "sel"in yıktığı kenarlara bakıp: Hay Allah sizin "iyiliğinizi" versin, diye hayıflandı. Daha şimdiden pehlivanlar birer ikişer er meydanına çıkmaya ve bin bir meziyetle siyaset arenasında peşrev çekmeye başladılar. Cazgırlar, davul zurna eşliğinde heyecanlı maniler söylüyorlar. Televizyon ekranlarını parselleyen birkaç "gedikli başçavuş", sabaha kadar hep bir ağızdan "keskin sirke küpüne zarar!" diye bağırıp duruyorlar.
Bir tarafta "kamu ihaleleri"nde boy gösteren siyasetçiler, milletin vicdanını sızlatan haksız kazançlar, ÖSYM sorularının güvensizliği, kayyum atanan belediyelerdeki sorunlar, Sedat Peker'in açıklamaları, öbür tarafta Yunanistan'ın Ege Denizi'ndeki şımarıklığı, mavi vatan gerginliği, S-400'ler problemi, Kuzey Irak'tan gelen şehit haberleri ve nihayet mutfakta söndürülemeyen yangın...
Bu ortamda Pervin Buldan cephesi hiç boş durur mu? Onlar da fırsatı ganimet bilip aldılar sazı eline, başladılar yaylım ateşine... Şunu "isterük!", şunu "istemezük!"
Kılıçdaroğlu, 9 Eylül günü İzmir mitinginde "aday benim" mesajını verirken Akşener, bilinçli seçilmiş İmamoğlu ziyaretiyle aynı gün "adayı ben belirlerim" mesajı veriyordu.
Muhalefet cephesinde olup bitenleri elini ovuşturarak izleyen Cumhur ittifakı, Cumhurbaşkanı adayı konusunda oldukça rahat; fakat iktidar cephesini en çok zorlayan mutfaktaki yangın... Buna karşılık Millet ittifakında bazen siyasi krize dönüşen açmaz, Cumhurbaşkanı adayının henüz kim olacağının belirlenmemiş olmasıdır.
2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dokuz ay kala, bu belirsizlikler içinde seçim sonucunu şimdiden tahmin etmek gerçekten zor. Sayısal verilerle büyük yalanların söylendiği bir ülkede anket firmalarına ve ortalıkta dolaşan günübirlik sipariş anket sonuçlarına güvenemem. Ama kaynayan kazanın pek de hayra alamet olmadığını söyleyebilirim.
Önümüzdeki süreçte, siyasette kazan mı devrilir, sirke mi paflanır, yoksa kısa bir süre sonra bu olup bitenlere göz mü yumulur, kol kırılıp yen içinde mi kalır ya da sabır taşı çatlayan tayfalar kaptana isyan mı ederler bilemem.
Türkiye'de her seçim öncesi âdettendir, ya birileri fokurdayan siyaset kazanına birkaç odun daha atarak tansiyonu yükseltir ya da birileri çıkar "ben bu yangını söndürürüm" diye kitlelere umut dağıtır. Yaşı müsait olanlar hatırlayacaktır, iki anahtar vaadeden hanımefendi ile "ne veriyorlarsa ben beş fazlasını veriyorum" diyen başbakanlar gelip geçti bu ülkeden. Millet, dün olduğu gibi bugün de olup bitenleri pür dikkat izliyor.
Ne olacağını bekleyip göreceğiz.