Ne çok aldatıldığımızın farkında mısınız? Kim, kimi kandırıyor acaba?
Hz. Peygamber: "Bizi aldatan bizden değildir" diyor. (Müslim, İman, 164)
Peki, bu toplumda birlikte yaşadığımız ve bizi siyasî, ticarî, ilmî, hukukî, dinî, ahlâkî ve meslekî olarak aldatanlar hangi dine mensup?
Karıştırma hafız (!) herkesin inanç özgürlüğü var. Evet, herkesin inanç özgürlüğü var; fakat toplumu ve insanları aldatma özgürlüğü yok!
Aldatan, aldattığı kadar kendini de aldattığının farkında mıdır acaba?
Bugüne kadar birçok toplumsal problemimizi görmezlikten geldik, ayıp olur dedik, bana ne dedik, ben bu topa girmem dedik, inceldiği yerden kopsun dedik, vadeyi erteledik, ticarî ve siyasî kaygılarla birçok şeye göz yumduk, beladan uzak durmayı yeğledik; sonunda bu rahatsızlıklar tahammül sınırını aşınca dayanılmaz serzenişlerle "ne olacak bu memleketin hali?" demeye başladık.
Hatay-Kahramanmaraş depremi bizi derin korkulara sevk etti; ama malzemeden çalan müteahhidin yaptığı binalara belediyeler oturma ruhsatı verirken buna hiç itiraz etmedik! İmar affı gelince kaçak binalarımıza sağlamlık belgeleri (!) aldık ve mutluluktan adeta göklere uçtuk. Müteahhitlerin yüksek paralara sattığı ambalajlanmış çürük binaları bankadan kredi çekip satın aldık.
Ya sonra?..
Depremde 40 bin vatandaşımızı kaybettik, şehirlerimiz, köylerimiz harap oldu ve şimdi derin korkular yaşamaya başladık.
Unutulmasın ki küçük kusurları engellemeyenler, büyük problemleri çözemezler. Çünkü bir toplumda istismar ve imtiyazı müktesep hak olarak görenlerin sayısı çoğaldıkça o toplumda hak mahrumiyeti de çoğalacaktır.
Ama enseyi karartmak yok. Yeniden yapılanıp ayağa kalkmak zorundayız.
DEPREM GERÇEĞİNİ KONUŞALIM
Depremin travmasını atlayıp yaralarımızı kısa sürüde sardıktan sonra "Türkiye'nin deprem gerçeği"ni unutacak olursak yarınki depremlerin tarumar edeceği yıkıntılarda yine birilerine ağlayacağız ya da hayatta kalanlar ölenlere ağlayacaklar!
Marmara depreminden sonra yapamadıklarımızı bari Hatay-Kahramanmaraş depreminden sonra yapalım. Birbirimizi siyasî olarak suçlamayı bir tarafa bırakalım ve şu imar meselesini bütün ayrıntılarıyla konuşup imarı sağlam hukukî metinlere bağlayalım.
Rantiyecilerin, aç gözlü muhterislerin, malzemeden çalan müteahhitlerin, tarım arazilerini ve fay hatlarını imara açan belediyelerin ve buralara ruhsat veren mühendislerin ve sürekli imar affı çıkaran siyasilerin keyfiyetini hukukî olarak engelleyelim, buna tevessül eden her kim olursa şiddetli şekilde cezalandıralım.
Yoksa hiç durmadan gözyaşı döker dururuz.