Siyasî hırslar, kabuk bağlamış nefretler, eski defterleri kurcalayan müflis siyasetçiler, ta babalarının gününden kalmış hesapları gündeme taşımak isteyen muhterisler, devr-i sabık yaratma peşinde koşan hukukçular, sosyal medya dedikodularıyla çalkalanan bir kalabalık ve öfkeden gözü dönmüş, vicdanı kör olmuş partizanlar ve daha neler neler... Bütün bu olup bitenleri yakından gözlemleyince siyasetin toplumu germede ne kadar mahir olduğunu söylemek zor olmasa gerek.
Birçok kişi yalın hakikatten nefret ediyor; gerçeği yaldızlı bir yalan zannediyor. Ruhunu kaybetmiş bu zavallı ahali, yalan ve aldatmaya sarmalanmış kara propagandadan başka bir şeye inanmıyor. Ne inanç kalmış insanlarda ne fikir ne ideoloji ne dava... Varsa yoksa menfaat, beklentiler, çıkar ilişkileri, yarın planlamaları, pastadan pay kapabilme çabaları...
Öfkesini kontrol edemeyen adamlar, geçmişini ve fikriyatını bir çırpıda silip atabiliyor, bir sağa bir sola yalpalayıp kalabalıklar içinde bağırıp duruyorlar:
- Yaşa, varol!
- Kim yaşasın?
- Ömrü olan..
- Şak şak şak!
- Muhakkak...
Şaşkına dönmüş ahalinin ne olup bitenden haberi var ne de eğriyi doğrudan ayırt etme niyeti... Küfür, hakaret, tehdit, gerginlik alıp başını gidiyor. Bugünlerde ortalık toz duman...
Seçime beş kala kimin ne yaptığı ya da ne yapacağı umurumda değil! Sokak cazgırlarının ağzına bakıp ne inancımdan taviz vermeye niyetim var ne Türklüğümden ne de fikriyatımdan...
Ömrüm oldukça en yüksek sesten haykırmaya devam edeceğim:
• Yaşasın devlet-i ebed-müddet!
• Yaşasın Türk milleti!
• Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti Devleti!
Bu hassas çizgilere itirazı olan varsa bizim diyardan ve gönül köşkümüzden uzak dursun. "Keşke"lerinizle yarınlardaki felakete ortak olmayın. Kimse kusura bakmasın, hiçbir şey devlet ve milletin sonsuza kadar yaşamasından daha önemli değildir. Gerisi laf-ı güzaftır.
Bir bayrak dalgalansa yüceden;
"Hadi" dese birisi,
Peşindeyim, vallahi peşindeyim.
Öğr. Gör. Yaşar ÖZTÜRK