Covit-19 salgını, toplumda bastırılmış birtakım davranış kalıplarını yeniden su yüzüne çıkarmaya başladı. Her türlü uyarıya rağmen kural tanımazlığı bir "hak" olarak gören laubali bir hoyratlık, son günlerde sizi de rahatsız etmiyor mu?
Adam en üst perdeden bağırıyor:
-Özgürlüğüme dokunma!
"Hangi özgürlük?"demeye kalmadan ortalığı velveleye veriyor:
-Sokakta dolaşma özgürlüğüme...
- Düğünlerde halay çekme özgürlüğüme...
-Futbol maçlarında, türibünde bağırma özgürlüğüme...
- Denizde yüzme, yaylalarda dolaşma özgürlüğüme dokunma!
- İyi ama, bu salgın sürecinde maske takmanız, sosyal mesafeyi korumanız, temizlik kurallarına uymanız gerekiyor.
-Bırak bunları, bana birşey olmaz! Kimse benim özgürlüğümü kısıtlayamaz!
Pes doğrusu... Neredeyse "kahrolsun covit-19 faşizmi!" diye bağıracaklar.
Bu kural tanımazlık sadece bizim toplumumuzda değil dünyanın bir çok toplumunda da görülüyor. Aslında bu savruk ve sorumsuz insan manzaraları, yeni bir dünyaya evrilirken modernite içinde düşünme melekesini kaybeden çağdaş insanın esaretini yansıtıyor. Bu bir bakıma "gardrop medeniyeti"nin yeni versiyon mankurtlaştırılması olarak karşımıza çıkıyor.
Otuz küsur seneden beri toplumsal çürümeden bahsettiğimizde, bizi çağın değişimini anlamamakla suçlayan akıl fukaraları, dünkü dil ukalalıklarını unutup bugünkü ortama hemen uyum sağlayıverdiler.
Böyle demokrasi, böyle özgürlük anlayışı olmaz! Başkasının sağlığını tehdit eden keyfilik özgürlük değil, hak gasbıdır. Toplum sağlığı açısından bir salgın sözkonusu olduğunda bazı haklar geçici olarak askıya alınabilir, hatta devlet bunu zor kullanarak da yapabilir.
Maalesef covit-19 salgınına karşı verilen mücadele dinî sebeplerle Kurban Bayramı'nda serbest bırakıldı, ekonomik kriz ve turizm endişesiyle yaz döneminde kurallar gevşetildi ve topyekün verdiğimiz emek ve mücadele ne yazık ki heba edildi.
Sebebi ne olursa olsun, siyasî ve ekonomik endişelerle bu mücadeleden taviz verilmemelidir.
Yazımızı bir anekdotla bitirelim.
Tiyatronun kulisinde bir gün yangın çıkmış.
Palyaço haber vermek için sahneye gelmiş. Herkes bunun bir şaka olduğunu sanıp alkışlamaya başlamış.
Palyaço uyarmaya devam ettikçe alkışlar daha da hızlanmış.
Kierkagaard “Meseller” kitabında şöyle diyor: “Sanırım dünyanın sonu, her şeyin bir şaka olduğunu sananların yükselen alkışları arasında gelecek.”
Kalın sağlıcakla.