Kapıkulluğundan gelen toplumlarda ışıltıya, parıltıya, farklı düşünceye tahammül yoktur. İstediğiniz kadar "memleket sevdası"yla çırpının, ömrünüzü bu işe vakfetin, bir şey değiştiremezsiniz; çünkü sistem, ağalar ve marabalar üzerine kurulmuştur.
Ne söylerseniz söyleyin, sizi anlamayan hatta dinlemek bile istemeyen bir sürü adam, "ağam ne derse o olur." şartlanmışlığıyla hareket etmektedir. Onlar iki şeyin peşinde koşarlar: 1) Biat ettikleri güç, onlar için vazgeçilmez ve kutsaldır. 2) Muktedirlerin etrafında dolaşmak, parsa toplamak ve küçük menfaatler elde etmek, onların vazgeçemediklerindendir.
Sadakat ile "körü körüne bağlılığı" birbirine karıştıran yüzlerce şartlanmış adam ortalığı çınlatıp duruyor:
- Bu nereden çıktı yahu? Bunu kim destekliyor?
- Susturun şunu!
- Sus! Konuşma! Bre zındık, bre kâfir!
Diyeceksiniz ki, madem bu kitleyi bu kadar iyi tanıyordunuz, içlerinde sizin ne işiniz vardı o halde?
- Bizimkisi sadece memleket sevdasıydı, çorbada bizim de tuzumuz olsun iyi niyetiydi. Maalesef memleket sevdasıyla reel politiğin örtüşmediğini; ideallerin, liyakatin önemsenmediğini, muktedirlere kim biat ettiyse onun tercih edildiğini, kapitalist ağababaların karar mekanizmalarını etkilediğini, parayı verenin düdüğü çaldığını tecrübe ederek bir daha öğrendik.
Şimdi ahlamanın, pohlamanın bir anlamı yok. Fırsat bulduğu her ortamda, "Serinhisar bunları hak etmiyor." diyen vekile, bu saatten sonra ne diyeyim ki...
- Güle güle kirlenin! Güle kirlenin!
Tövbe ferahlığıyla rahatlamaya alışmış alafranga siyasetin, yaşanan son hadiselerden ders çıkardığını zannetmiyorum. Milletin teveccüh ve isteğine rağmen, bazı şeyleri nefsani olarak millete dayatırsanız ve insanların gözünün içine baka baka yalan söyleseniz vücut diliniz sizin yalancı olduğunuzu ifşa eder. Bütün bu olup bitenlere millete tepeden bakmalar, kendini beğenmişlikler, ukalalıklar, bencillikler, adam kayırmalar, dayatmalar, haksızlıklar, ayyukaya çıkmış dedikodular, önceki dönem belediye başkan adayını ve sülalesini tehdit etmeye varan küstahlıklar ve nezaketsizliği alışkanlık haline getiren vekil kabalıkları bunlara eklenince malumu ilamı tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yoktu.
Eğer bu büyük problemi küçük rütuşlarla geçiştirmeye; bu sancılı dönemi al gülüm ver gülüm kadro takasıyla atlatmaya yeltenirlerse şimdiden söyleyeyim, turpun büyüğü heybede duruyor!
Zamanın ne getirip ne götüreceğini hep birlikte bekleyip göreceğiz! Gün ola harman ola. Kalın sağlıcakla.
Yaşar ÖZTÜRK