Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Öner, Uygulamalı Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Gurbet Çelik Turgut ve Fen Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Berna Kavakcıoğlu Yardımcı’nın bilimsel projeleri TÜBİTAK tarafından desteklenmeye hak kazandı.
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Öner’in “Elektrikli Araçlar İçin Yüksek Hızlı Senkron Relüktans Motor Tasarımı ve Uygulaması” adlı projesi, Uygulamalı Bilimler Fakültesi Organik Tarım İşletmeciliği Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Gurbet Çelik Turgut’un “Anti-IL23R Peptit Kaplı Hibrit Nanopartiküllerin Sentezlenmesiyle Multipl Sklerozun Tedavisi İçin Aktive Edilmiş Th17 Hücrelerine IL17 ve IL23 siRNA’nın Hedefli İletimi ile Gen Terapisinin Geliştirilmesi” adlı projesi ve Fen Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Berna Kavakcıoğlu Yardımcı’nın “Farklı Çevresel Koşullar Altında Bcl-xL Proteininin Yaşlanmaya Karşı Hücresel ve Moleküler Etkilerinin Maya Modelinde Çoklu Omik Yaklaşımlar ile Analizi” adlı projesi TÜBİTAK tarafından desteklenmeye hak kazanan projeler arasında yer aldı.
“PAÜ’den Elektrikli Araçlar için Yerli Motor Hamlesi: TÜBİTAK Destekli Senkron Relüktans Motor Projesi”
TÜBİTAK-ARDEP 1001-Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı tarafından desteklenen, yürütücülüğünü Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Elektrik Elektronik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Öner’in gerçekleştirdiği “Elektrikli Araçlar İçin Yüksek Hızlı Senkron Relüktans Motor Tasarımı ve Uygulaması” başlıklı projede, Pamukkale Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Sinan Aksöz ile Çardak OSB Meslek Yüksekokulu Elektronik ve Otomasyon Bölümü’nden Öğr. Gör. Metin Ersöz görev yapıyor.
“Yerli ve milli imkânlarla yüksek verimli, mıknatısa ihtiyaç duymayan, çevreci ve maliyet avantajı sunan motorların geliştirilmesi hedeflendi”
Prof. Dr. Yusuf Öner, TÜBİTAK-ARDEP 1001 desteği ile yeni kurulacak Elektrikli Araçlar İleri Araştırma ve Test Laboratuvarı imkanları ile günümüz elektrikli araçlarına katkı sağlayacak yeni motor teknolojileri ve tasarımları geliştirileceğini belirtti. Prof. Dr. Yusuf Öner, “özellikle Türkiye’de elektrikli araç teknolojilerine yönelik önemli bir adım daha atıldı”
ifadelerini kullanırken yerli ve milli imkânlarla yüksek verimli, mıknatısa ihtiyaç duymayan, çevreci ve maliyet avantajı sunan motorların geliştirilmesi hedeflerinin olduğunu da ekledi. Prof. Dr. Yusuf Öner, proje ile ilgili şu bilgileri paylaştı: “Elektrikli araç üreten firmaların son yıllarda mıknatıs oranını azaltmalarının en temel nedeni, motor bileşen maliyetlerindeki artış ve bu maliyetlerin sürekli değişkenlik göstermesidir. Ülkemizin nadir elementler konusunda dışa bağımlı olması ve bu elementlerin motor üretiminde kritik girdi oluşturması nedeniyle, gelecekte elektrikli araçlarda mıknatıssız motorların tercih edilmesi stratejik bir gereklilik olarak değerlendirilmelidir.” Geleneksel yüksek performanslı elektrik motorlarının pahalı ve temini zor nadir elementlerden yapılan kalıcı mıknatıslarla üretildiğini belirten Prof. Dr. Yusuf Öner, bu motorlarda kullanılan rotorların manyetik laminasyonlar nedeniyle destek noktalarında yüksek mıknatıslanma kaynaklı kayıplara yol açtığını, bunun da stator ve rotor arasındaki manyetik etkileşimi olumsuz etkilediğini ifade etti.
Ayrıca proje kapsamında geliştirilecek senkron relüktans motor tasarımımın, söz konusu sorunları ortadan kaldırmayı hedeflediğini vurgulayan Prof. Dr. Öner, “nadir elementli mıknatıslara ihtiyaç duymayan bu özgün tasarım sayesinde maliyetlerin düşürülmesi, motorun manyetik ve manyetik olmayan bölgelerinin düzenlenmesiyle manyetik devrenin optimize edilmesi öngörülmektedir. Böylelikle motorun daha verimli, güçlü ve yüksek hızlarda çalışması mümkün olacaktır. Yeni özgün tasarım elektrikli araç motorunun, yüksek hızlara ulaşabilen, enerji verimliliği yüksek ve seri üretime uygun bir yapıda geliştirilmesi planlanmaktadır. Bu sayede elektrikli araç sektöründe hem dışa bağımlılığın azaltılması hem de Türkiye’nin rekabet gücünün artırılması hedeflenmektedir. Projenin, elektrikli araç motorlarının geleceğini şekillendirecek önemli bir adım olması beklenmektedir.” şeklinde konuştu.
Dr. Öğr. Üyesi Turgut: “MS tedavisinde ilk kez uygulanacak çok katmanlı gen terapi yaklaşımı ile hedefe yönelik akıllı ilaç sistemi geliştirilecek”
PAÜ’nün TÜBİTAK tarafından desteklenecek diğer projesi “Anti-IL23R Peptit Kaplı Hibrit Nanopartiküllerin Sentezlenmesiyle Multipl Sklerozun Tedavisi İçin Aktive Edilmiş Th17 Hücrelerine IL17 ve IL23 siRNA’nın Hedefli İletimi ile Gen Terapisinin Geliştirilmesi” başlıklı proje, 2.400.000 TL’yi aşan bütçesi ve otuz aylık süresi ile Multipl Skleroz (MS) tedavisine yönelik yenilikçi bir terapi platformu geliştirmeyi hedefliyor.
Proje kapsamında MS tedavisinde ilk kez uygulanacak çok katmanlı gen terapi yaklaşımı ile hedefe yönelik akıllı ilaç sistemi geliştirileceği bildirildi. Erciyes Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi ve Pamukkale Üniversitesi’nden uzman ekiplerin bir araya geldiği bu interdisipliner proje, MS tedavisinde çığır açacak yenilikçi bir terapi platformu sunmayı hedefliyor. Projede; PAÜ Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Alaattin Şen, Erciyes Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Biyomedikal Mühendisliği Bölümü’nden Doç. Dr. Ömer Aydın, PAÜ Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Tıbbi Laboratuvar Teknikleri Bölümü’nden Öğr. Gör. Dr. Özden Özgün Acar, Erciyes Üniversitesi’nden Öğr. Gör. Gizem Kurşunluoğlu Aydın ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Temel Tıp Bilimleri Bölümü Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Seda Özbal araştırmacı olarak yer alıyor.
“MS hastalığında hem teşhis hem de tedavi alanında yenilikçi çözümler üretmeyi hedefliyoruz”
Dr. Öğr. Üyesi Gurbet Çelik Turgut, proje ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu proje ile otoimmün hastalıkların tedavisinde akıllı ilaç tasarımına dayalı, bireyselleştirilmiş ve hedefe yönelik tedaviler geliştirmeye öncülük etmeyi amaçlıyoruz. MS hastalığında hem teşhis hem de tedavi alanında yenilikçi çözümler üretmek için güçlü bir araştırma ekibiyle çalışacağız. TÜBİTAK tarafından desteklenen bu proje ile ülkemizin bilimsel ve teknolojik ilerlemesine daha fazla katkı sunmayı hedefliyoruz.”
Doç. Dr. Kavakcıoğlu: “Amacımız yaşlanmaya karşı koruyucu mekanizmalarını farklı koşullarda ve yaşlanmanın farklı evrelerinde sistematik olarak ortaya koymak”
PAÜ’nün TÜBİTAK desteği alan bir diğer projesi Doç. Dr. Berna Kavakcıoğlu Yardımcı’nın “Farklı Çevresel Koşullar Altında Bcl-xL Proteininin Yaşlanmaya Karşı Hücresel ve Moleküler Etkilerinin Maya Modelinde Çoklu Omik Yaklaşımlar ile Analizi” isimli projesi ise Pamukkale Üniversitesi yürütücülüğünde çok disiplinli bir ekip tarafından gerçekleştirilecek.
Yaşlanmaya karşı yeni mekanizmaların anlaşılmasına öncülük eden proje ile ilgili bilgi veren Doç. Dr. Kavakcıoğlu Yardımcı şunları kaydetti: “Yaşlanma, organizmalarda genetik, çevresel ve metabolik faktörlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan karmaşık bir biyolojik süreçtir. Hücrelerde enerji üretiminde azalma, oksidatif stresin artması ve hücresel işlevlerin bozulması yaşlanma ile doğrudan ilişkilidir. Bu süreçleri düzenleyen moleküllerden biri olan Bcl-xL proteini, hücreleri erken ölüme karşı koruyan anti-apoptotik etkisiyle dikkat çekmektedir. Ancak literatürde bu proteinin hem hücreleri koruyarak uzun ömürlülüğe katkı sağladığı hem de yaşlanmış hücrelerin dokularda birikmesine yol açabildiği gösterilmiştir. Dolayısıyla Bcl- xL’in yaşlanma sürecindeki çift yönlü etkilerinin ayrıntılı olarak araştırılması büyük önem taşımaktadır.”
“Projede, yaşlanma biyolojisine ilişkin literatürdeki boşluğu doldurması ve ilaç geliştirme çalışmalarına katkı sunması hedefleniyor”
Proje kapsamında, güçlü bir model organizma olan Saccharomyces cerevisiae (maya) kullanılacak. Kısa yaşam döngüsüne sahip olması, genetik olarak kolayca manipüle edilebilmesi ve insan hücrelerindeki birçok yaşlanma mekanizmasıyla benzerlik göstermesi nedeniyle maya, yaşlanma araştırmalarında yaygın olarak tercih edilen bir sistem. Çalışmada, Bcl-xL proteininin farklı çevresel koşullarda hücreler üzerindeki etkileri incelenecek. Bu amaçla transkriptomik (RNA-Seq), proteomik ve metabolomik analizler bir arada kullanılacak ve elde edilen bulgular biyokimyasal testlerle doğrulanacak. Doç. Dr. Kavakcıoğlu Yardımcı açıklamasını şu sözlerle sürdürdü: “Amacımız, Bcl-xL proteininin yaşlanmaya karşı koruyucu mekanizmalarını farklı koşullarda ve yaşlanmanın farklı evrelerinde sistematik olarak ortaya koymak. Elde edeceğimiz veriler, mitokondriyal stres yanıtı, enerji metabolizması, hücre ölüm mekanizmaları ve oksidatif stres gibi yaşlanmanın temel bileşenleri hakkında bütüncül bir bakış açısı sağlayacak. Böylece bu protein yalnızca temel biyolojik bir araştırma konusu olmaktan çıkıp, ileride yaşlanmaya bağlı hastalıklarla mücadelede kullanılabilecek yeni tedavi yaklaşımlarının geliştirilmesine bilimsel zemin hazırlayabilecek.”
Projenin, yaşlanma biyolojisine ilişkin literatürdeki önemli bir boşluğu doldurması ve özellikle senoterapötik ilaç geliştirme çalışmalarına katkı sunacak temel mekanistik bilgileri ortaya koyması bekleniyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: