Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) Denizli İl Koordinasyon Kurulu, 13 Haziran 2025’te TBMM’ye sunulan ve 19 Haziran’da komisyondan hızla geçirilmesi planlanan “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne tepki gösterdi. TMMOB, yasanın Maden, Zeytincilik, Mera, Orman, Çevre ve Enerji kanunlarını etkisizleştirerek, planlama yetkisini şirket çıkarlarını önceleyen merkezi bir otoriteye devretmeyi hedeflediğini belirtti.
YASANIN HAZIRLIK SÜRECİ ELEŞTİRİLDİ
TMMOB, yasanın hazırlanış sürecinin halktan, meslek örgütlerinden ve bilim insanlarından gizlendiğini vurguladı. Açıklamada, “Hazırlık süreci kapalı kapılar ardında; halktan, meslek örgütlerinden, bilim insanlarından, doğrudan etkilenecek milyonlardan gizlenerek yürütülmüştür. Ne bir kamuoyu istişaresi yapılmış ne bir uzman görüşü alınmıştır. Meslek kuruluşlarının, sendikaların, bilim insanlarının dışlandığı bir yasa süreci, halkın değil sermayenin çıkarlarını korur. Bu keyfilik, Anayasa’nın eşitlik ve katılımcılık ilkeleriyle açıkça çelişmektedir. Bu da bize açıkça göstermektedir ki yasa, şirketler için, şirketlerle birlikte yazılmıştır” denildi.
YASANIN ETKİLERİ NELER?
TMMOB, yasanın doğaya, emeğe, halk sağlığına ve kamusal haklara zarar vereceğini savundu: “Bu yasa teklifi doğaya, emeğe, halk sağlığına, meslek etiğine ve kamusal haklara yönelik kapsamlı bir saldırıdır. Çünkü; zeytinlikler maden şirketlerine, meralar enerji projelerine, ormanlar özel sermayeye, köylünün, emekçinin geçim kaynakları ise belirsizliğe açılmaktadır.”
TORBA YASANIN GETİRDİKLERİ
TMMOB, yasanın detaylarını şu şekilde sıraladı:
* Projeler için çevresel etki değerlendirme (ÇED) süreci devre dışı bırakılıyor. Kurumların görüş süresi kısaltılıyor, yanıt verilmezse “olumlu” sayılıyor. Yöre halkının ve toplumun itiraz hakkı pratikte ortadan kaldırılıyor.
* Taşınabilir kabul edilerek zeytinlik alanlarda maden ve enerji projeleri yapılabilecek. Danıştay’ın daha önce iptal ettiği yönetmelik değişikliği bu kez yasa ile geri getiriliyor. 3573 sayılı Zeytincilik Kanunu fiilen askıya alınıyor.
* RES, GES, HES ve JES projeleri için meralar kolayca tahsis edilebilecek. Hayvancılığın belkemiği olan bu alanlar, kırsal yoksulluğu derinleştirecek şekilde tasfiye ediliyor.
* Ormanlarda yatırımcılara uzun süreli, düşük bedelli kullanım hakkı veriliyor. Ağaçlandırma, doğa koruma yükümlülükleri geriye itiliyor. Akbelen gibi örnekler yasallaştırılmak isteniyor.
* 2035 yılına kadar enerji projeleri için köylünün toprağı “acele” kamulaştırılacaktır. Kamulaştırma artık kamu yararı için değil, özel şirketlerin önünü açmak için kullanılacaktır.
* 2024 öncesinde ruhsatsız yapılmış enerji ve maden tesisleri yasal hale getiriliyor. Kaçak yapılaşma ödüllendiriliyor, hukuk devleti ilkesi zedeleniyor.
* Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG), diğer kamu kurumlarının yerine karar verecek yetkilere kavuşuyor. Görüş alınmadığında “olumlu” sayılacak uygulamayla, doğrudan şirketlerin çıkarını koruyan bir süper kurum yaratılıyor.
* Kurumlar izin vermezse, Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın başkanlık edeceği bir kurul, tek başına izin verebilecek. Yerinden yönetim, halk iradesi ve bilimsel görüş yok sayılıyor.
* Teklifteki haritalar ve koordinatlar; Akbelen, Yatağan gibi somut bölgeleri hedef alıyor. Bu yönüyle teklif, şirketlerin taleplerine özel olarak şekillendirilmiş “kişiye özel yasa” niteliğindedir.
* Yasa, fosil bağımlılığı süren enerji ve maden projelerini teşvik ederek iklim krizini derinleştiriyor. Türkiye’nin taraf olduğu çevre sözleşmeleriyle çelişiyor.
TMMOB’DEN ÇAĞRI
TMMOB, yasanın doğayı, geçimlik tarımı, kırsal ekonomiyi, halk sağlığını, bilimsel özerkliği ve toplumsal adaleti tehdit ettiğini belirtti: “Bu yasa yalnızca doğayı değil; geçimlik tarımı, kırsal ekonomiyi, halk sağlığını, bilimsel özerkliği, kamu planlamasını ve toplumsal adaleti de tehdit etmektedir. TMMOB olarak buradan uyarıyoruz: Bu yasa geri çekilmelidir. Çünkü; doğa, meta değildir. Mera, zeytinlik ve orman yaşam alanıdır. Bilimsel kurumlar, meslek örgütleri ve halk karar süreçlerinin dışında bırakılamaz. Kamusal kararlar; kamu yararına, ekolojik dengeye ve sosyal adalete dayanmalıdır. Bizler, doğayı korumayı anayasal bir görev sayan bireyler olarak, siz değerli milletvekillerimizi bu teklifin geri çekilmesi ve reddedilmesi için açık ve kararlı bir tutum almaya çağırıyoruz. Her ne kadar İklim değişikliği kanun tasarısı 3 Temmuz tarihinde meclisten geçse de, kamu yararını düşünen tüm STK’ların fikrinin alınıp, halkla birlikte kamu yararına kanun üretmenin daha doğru ve şeffaf bir yöntem olacağını düşünüyoruz. Toplumun size verdiği temsil yetkisini, halkın, doğanın ve geleceğimizin yararına kullanacağınıza olan inancımızla; görevinizi yerine getirmenizi ve bu teklife ‘hayır’ demenizi talep ediyoruz”
Yorumlar
Kalan Karakter: