Rusya ile ilişkiler Türkiye için hep acılı olmuştur. Batının zayıflattığı Osmanlı Ruslardan çok çekti. Cumhuriyet kurulduktan sonrada katliamların sürgünlerin acıları kep içimizde köz köz yandı. Söndürecek ne imkanımız ne zamanımız oluyordu acılar kesilmeden birbiri ardına geliyordu. Bu yüzden Türkiye Rusyaya uzak güvensiz ve endşeliydi. Rusyaya yanaşması da mümkün değildi.
Herne kadar Türkiye 2. Dünya savaşına girmemişsede her ihtimale karşı büyük bir asker mevcudunu hazır tutmuş ordu ve ülke seferberlik halindeydi. Buda zaten yetmişti. 1. Dünya ve İstiklal savaşının yaraları henüz sarılamamıştı bile.
Ülkede nüfusun yarsı yarım adamdı. Yeni nesil ancak yetişip geliyordu. 1937 de İsmail Hakkı Tonguç Köy enstitülerine temel olacak okulların açılmasına ön ayak oluyordu. 1942 de H.Ali yücelin M.E. Bakanı olmasyla Tonguç İlk Öğretim Genel Müdürü oldu. Köy Enstitülerini kurdu. Temelde mükemmel bir iş olan Köy Enstitüsü olayı kısa sürede sosyalist ve kominst yetiştirme merkezlerine dönüştü.
Bu hususu Nihal Atsız dile getirmiş ancak kendisi ve arkadaşları tutklanmıştı. Bu olaylar üzerine Tonguç İnönüye rağmen görevden alındı. Tonguç alınsada temel atılmıştı. Ailesinden alınan 12 yaşındaki çocuklar sosyalizm düşüncesiyle yoğruluyordu. Laiklik dinsizlik olarak anlatılmış dindar kesimle bu noktada birleşmişlerdir. Demokrat parti bu temelinde eğitim açısından mükemmel başarılı bu kurumları ıslah etmemiş 1952 de kapatmıştır. Disiplinli çalışkan sorumlu olarak yetişen bu başarılı kitle Türkiyenin hayatında çok etkili olmuştur.
İnönünün milli şeflik sevdası Atatürkün yerini alma rüyası böyle mükemmel bir kurumun heba olmasına sebeb olmuştur.
Bu ahvalde savaş bitti. Savaş bitince Stalinin niyetide ortaya çıktı. Kominist Dünya devletini kurmak istiyordu Stalin. Bunun için hedefte Türkiye vardı. Sonra koe ,İran daha sonrada Afganistan Pakistan diye gidiyordu.
Stalin boğazların idaresinde Rusyanın hakkı olduğunu boğazların idaresine katılmak istediğini duyurdu.
Batılıların işine gelmediği için yardım ettiler. Batı tepki verdi kaldı. Kuzey doğu Anadoluyu istiyordu. Türkiye sıkıntılıydı. Batıya yamanmaktan başka çare görünmüyordu. Batıda biliyorduki Rusya Türkiyeden bir parça koparırsa gerisi gelir.
ABD alel acele Natoyu kudu. Türkiye girmek istedi.
1949 un sonlarında koreliler savaşmaya başladılar. Savaşa Rusya ve Çin müdahil oldular. Aslında savaşı başlatanda onlardı. Bunun üzerine BM.ler kararıyla Amerika da Güney korenin yanında yer aldı. Bundan sonra bütün batıyı temsilen Amerika ismini kullanacağım. Madem Natoya girmek istiyorsunuz buyrun koreye dediler. 1950 de Demokrat Parti seçimleri büyük bir oy çoğunluğu İle almıştı. Demokrat parti davul zurna ile tugayımızı yolladı.İyimiydi kötümüydü demek gerekirse mecburiyetti. Bazıları ABD ye kurban verildi diyorsa da bu söylem yanlıştır. Mecburiyetin iyiliği kötülüğü tartışılmaz. Kore kurtarılmıştı.
Amerika pabucun pahasını öğrenmişti. Uçan kuşa ihtiyacı vardı. Türkiyeye gel dediler. Artık Türkiye Natoluydu güvendeydi ama yinede topun ağzındaydı.
Amerikayı arkasına alan Menderes kendisini çok güçlü hissetmeye başladı. CHP den intikam almak istiyordu. Çünkü dayandığı sözde dindar kesim öyle istiyordu. Onlara göre CHP din Düşmanıydı. Bu iddia İnönü dönemi için bir yere kadarda doğruydu.
1950 ye kadar CHP seçkinler partisiydi. Bizzat benim dinlediğim şuydu. Köyünüzde kasabanızda öyle gidipte CHP ye üye olamıyordunuz. Belde başkanları isterse üye olabiliyordunuz. Seçkin kişi olmanız lazımdı. Bu sebeble reddedilenler CHP ye karşı bir hınçlılar kitlesi oluşturmuştu.
Önleri kesilen gelirleri tükenen sözde din adamlarıda öç istiyordu. Çiftçi ve esnaf köyü zaten 2. sınıf vatandaştı Yani herkes Menderesten intikam istiyordu. Onunda bunları tatmin etmesi gerekiyordu. Menderes bunlara yaldızlı nutuklar atarak gelmişti Bunların sırtından kazanmıştı dediklerini yapmayada mecburdu.Bu kitleler işi devlet dairelerini işgal edecek kadar ileri götürüyordu.
Menderes zafer sarhoşuydu. ABD nin istekleri doğrultusunda bilhassa savunma sanayi ve önemli sanayi kollarında üretim durduruluyordu. Açıklar borçla kapanıyordu.
Savaş sonrasında Marşal planı çerçevesinde alınan yardımlar bu şekilde ödeniyordu. Üretim azalıyor borç çoğalıyordu. Menderes seçim kanunlarını kendine göre düzenliyor oy farkı ile millet vekili sayısı farkı muazzam açılıyordu. beşyüz kusura seksen kusur oluyordu. Halk cephesine karşı vatan cephesi kurulmuştu. Devletin radyosu her gün vatan cephesine katılanları sayıyordu. Osman Bölükbaşı ve Kırşekirde nasibini almıştı. Her şey ayrışmış insanlar ve toplum gerilmişti.
Menderes Ordu ve Bürokrasi ile bir türlü barışamamıştı. Gerçi barışmak isteğide yoktu. Gerekirse orduyu asteğmenlerle idare edebilirdi. Bürokrasi ise emir kuluydu. Memnun olmayanlar diş bileyenler çoğalıyordu. Öğrenci olayları başlatılmış Türkiye kaynıyordu. Deniz Baykal Menderesin yakasından tutarak meşhur olmuştu. Bunun ekmeğinide ömür boyu yedi.
Gelindi 27 Mayıs 1960 a ve ip koptu.
Devam edecek.