Ben kendisini 1955 lerden sonra tanımaya başladım. O zaman beş yaşındaydım. Ebem gilin yolunun üstünde evi vardı. Kasabamızın önde gelen üç beş varlıklı ailelerinden birinin başıydı. İlk görüşte farklı düzgün tertipli akıllı görgülü heybetli birisi olduğunu hissediyordunuz.
Allah rahmet eylesin kendisini niye hatırladım. Bir öğüdünü hatırladımda ondan.
Damadı sataların terzi Süleyman abiye bir öğüdünde şöyle demiş.
Cüzdanının bir köşesine beş yüz lira koy. Tabi o zaman beş yüz lira önemli para. Bağ çapası yevmiyesi beş on lira idi. Bu parayı hastalık sarilik ölüm dirim kıtlık kıran olmayınca harcama. Bu zamanlardaki yoklukların telafisi olmaz. Sonra rezil zelil olursun demiş. Süleyman abi hep bu öğüdü tuttuğunu söylerdi.
Bu niye yazdım.
Günümüzde esnaf işadamı tüccar halk bırakın böyle bir şey yapmayı, bu günden gelecek üç beş yıllarını yiyip bitiriyorlar. En ufak aksilikte tekerleri kırılıyor. Ondan sonrada cayırtı kopuyor. Ağlamalar sızlamalar suçlamalar dalga dalga yayılıyor.
Her insan gelecekteki en az üç ayını hiç geliri olmasada yaşayabilecek şekilde hayatını düzenlemeli. Düzenlemeliki sakızı boka düşmesin.
İş dünyasında yeterli sermaye hak getire. Yedek akçe zaten unutulalı belki bin yıl oldu.
Unutmayalım yarınları yedik bitirdik yarın ne yiyeceğiz?
Yarınlarda böyle yaşadığımızın bedeli olarak kendimizi satmamız gerektiğini unutmayalım.
Bu salgın umarım buna vesile olurda bir musibet bize faydalı olmuş olur.
Şunuda unutmayalım. Hiç kimse bir başkasının kahrını yükünü çekmek mecburiyetine değil.
Boğazınıza alacağınız şeyin ölçüsüne iyi bakın ve öyle başına geçiniz.