Ülkücüler ocağa gelir ülkücü olur. Bazende ocağa gelmeden ülkücülüğü benimser ülkücü olur. Seçim ayırım yapılmaz. Zaten bu aşamada seçim ve ayırım yapmak haksızlık olur. Üstelikte ayırım ve seçime temel olacak dayanak ve bilgilerde imkanda yoktur. Başlangıçta niyetler inançlar yapılanlar yüzde yüz saf ve katışıksızdır.
Ülkücü zamanla gelişmeye başlar. Ülkücü geliştikçe şahsi ve ülkücü karekterlerde gelişmeye geliştikçede çatışmaya başlarlar. Kimilerinde şahsi kimilerinde ülkücü karekter öne çıkar.
Ülkücü geliştikçe görev ve sorumluluk almaya başlar.Görev ve sorumluluk alan ülkücülerde kişilik çatışması şiddetli olur. Ülkücü bulunduğu yerin ve makamın etkisinde kalmaya başlar. Bu etki çoğu ülkücünün ülkücü karekter yerine şahsi karekteri tercih etmesine sebeb olur. İşte bu tür ülkücüler mevki makam ve gücü kaybetmemeye çalışır.
Kaybetmemek içinde eğriliğine doğruluğuna bakmadan orada kalmak için sebebler icat eder. Bilahere kendide seçilmiş üstün insan olduğuna inanmaya başlar. Seçilmiş insan olduğu için herkesin kendine tabi olacağını düşünür. Bu onun en tabi hakkıdır. Olmayıncada büyük hayal kırıklıkları yaşar. Ülkücü camianın kendi değerini anlamadığını kabul eder. Artık kendisi dışardan gelecek telkinlere açıktır. Bu telkinlere dört elle sarılırlar. Ülkücü camiayı satarlar ve ülkücü camianın kendilerine verdiği güç kimliği pazarlarlar.
Ülkücü camiayı arkadan vurmanın ayıbının verdiği telaşla dışarıya karşı şirin görünme gayret ve çalışması içine girerler. Bakınız ben kavgacı kaba sert laf anlamaz faşist ülkücülertden değilim demeye getirirler. Dün kavga ettiklerinin ayaklarına giderler mezarlarını ziyaret ederler. Bilmezlerki o kişiler ülkücülerin değil Türk Milletinin düşmanlarıdırlar. Ülkücülere düşmanlıklarıda ülkücülerin millet ve vatan sevdalısı olmalarından gelir.
Bazı ülkücü ve ülkü devleri kendilerine bu sıfatı ve gücü ülkücü camianın verdiğini hemen unuturlar. Artık onlara eş ülkücü ve içinde yaşıyabilecekleri kendilerine layık bir ülkücü camia yoktur. Tabi kullanım miatları dolduktan yani kullanılıp atıldıktan sonrada yeniden ülkücü camiaya hakaret etmenin dozunu artırırlar. İsterlerki birileri kendisini duysun.
Aslında bu durum gayet basittir.
Sana gencecikler insanlar gelecekler sende hepsini kabul edeceksin. Bu zaten senin görevin.
Önemli olan görevin iyi yapılması eğitim zayiatının az olmasıdır.
Bu tür ülkücülerin gitmesinden ziyade bu tür ülkücülerin iyi tesbit edilmesi camiaya verdikleri zararın analizinin yapılması ve camiaya anlatılmasıdır.
Bu gitmeler hep yaşanacaktır. Ülkücü kişilikleri gelişmiş olanlarda yerlerinde kalacaklardır.
Yani asıl ülkücülerde ve ülkücü camiada kişilik ve kimlik krizi yok.
Ülkücü camia bu gitmelere gereğinden fazla tepki vermemelidir. Aşırı tepki insanların zihninde bunlar hakikaten değerlimiydiler sorusunun yeşermesine sebeb oluyor.
Endişeyede mahal yok.
Ülkücüler yerinde duruyor. Seslerinin az çıkmasıda teşkilatlarına ve kendilerine güvenlerindendir.
Gidenler boş tenekeler gibi çok çok tıngırdıyorlar.
Gelecek ülkücülerin yani Türk milletinin benim hiç endişe ve şüphem yok.