Denizli'nin bilinmeyenleri. Aslında orayı herkes biliyormuş.
Ben bilmiyordum. Beni götürdüler; gittim, gördüm, anladım.
Belki de hayatımda sadece bir kere görebileceğim bir kişiyi
kaçırdım. Hayatımda çok büyük fırsatlar kaçırdım ama
bu kaçırdığım fırsat en büyüğüydü.
Ben şarap içerim. Çok içerim ama asla yıkılacak, sızacak kadar
içmedim. Şarap içmeyi bırakmak için herhangi bir engelimde yok.
Çökelez'in eteklerindeki köyümde şaraplık üzüm bağlarımda bulunur.
Şarap içmek için özel bardağım ve mataramda vardır.
İstediğim zaman doya doya şarap içerim. Hayatımda yapılan iki şeye
çok kızarım. Birincisi dua ederken, duamın bölünmesi.
İkincisi şarap içerken birisinin içmemi engellemesi.
Dua ederken yada şarap içerken bana engel olmaya çalışan
kişilerle çok kötü kavga etmişliğimde vardır.
Bana çok içtiğim nedeniyle müptela diyen arkadaşlarımda vardır.
Dua etmeyi de bilirim. Ama kısacası ben şarapçıyım.
Herşey şöyle gerçekleşti. Gözlerimin önünde bir film şeridi
gibi tekrar tekrar hareket ediyor. Anlattığım arkadaşlarım
bunu kimseye anlatma Burak dedi.
20 Ekim Cuma günü sorunlarım vardı. Çok sinirli, gergin ve yorgundum.
Selçuk bey mahallesindeydim. Bulunduğum yerin karşısında cami vardı.
içinde bulunduğum ortamdaki insanlardan kaçmak ve dua etmek için camiye gittim.
Caminin şadırvanında otururken telefonumdan internete bağlanmıştım.
Google haritalarda bir yere bakarken Servergazi türbesinin adresi gözüktü.
Bari dedim işlerim bitince buraya gideyim. Daha önce gitmiştim ama kapı kapalıydı.
İçeriye giremedim. Yanımda caminin şadırvanında oturan iki kişi vardı.
Bu Servergazi türbesini biliyormusunuz gittiğimde kapı hep kapalı oluyor,
hangi gün açık olur diye sordum?
Bugün gidebilirsin kapı açık bizde oraya gideceğiz dediler.
Camide namaz kıldıktan sonra geldiğim yere geri gittim. Çok uzaktan gelen
bir arkadaşıma da telefon ettim. Şu saatte orada buluşalım dedim.
Arkadaşım çok alkol içiyordu. Alkolü bıraktığı için zaman problemi yaşıyor.
Tamam yetişeceğim dedi.
İşlerim bitmiyor, uzuyor ve zorlaşıyordu. İllede Servergazi türbesine gideceğim
hem arkadaşımda gelecek diye telefonla bir kaç muhtarlığı aradım.
Servergazi Türbesi hangi günler açık oluyor?
Kaçta açılır? kaçta kapanır? diye sordum. Bana oranın görevlisinin telefonunu
verdiler. Aldığım numarayı aradım. Telefonu açan bir kadındı.
Görevli benim dedi. Bende ne zaman gelsek kapı kapalı oluyor.
Hangi günler açık oluyor? kaçta kapanır? diye sordum.
Bana Cuma günleri açık oluyor. Akşam saat 5'te kapanır dedi.
Saat 5'e kadar işim anca bitecekti. Biz bir kaç kişi geleceğiz.
siz lütfen saat 5:30'a kadar bekleyin. Gitmeyin.
Biz çok uzaktan geldik. Bizim için
önemli olan kapının açık olması diye söyledim.
Tamam yinede erken gelmeye çalışın diye cevap aldım.
Akşama kadar süren işlerimi bitirdim Saat 4'e geliyordu.
otobüsü bekledim. Otobüs geldi. Servergazi Türbesine yakın bir noktada indim
ve yürümeye başladım. Türbeye giden yokuş yola geldiğimde camide gördüğüm
iki kişide yokuş yolun başında bekliyordu.
Bana hoşgeldin Burak dediler.
Herhalde beni tanıyorlar, ismimi biliyorlar diye düşündüm.
Beraber yürümeye başladık. Onlar önde ben arkada yokuş yolu yürüdük.
Ben abdest almak için çeşmenin başına oturdum.
O iki kişi yürüyüp türbenin içine girdiler.
Abdest alıp türbeye doğru ilerledim. Merdivenlerden çıkıp türbenin içine girerken
selam verdim. İçeride bir kenarda namaz kıldım.
Namaz esnasında dışarıdan konuşma sesleri geldi.
Kapıyı açıp dışarı çıktım kim yüksek sesle konuşuyorsa lütfen sessiz olun içeride
namaz kılıyoruz dua ediyoruz diye seslendim. Tekrar içeri girip kapıyı kapattım.
Oradaki insanlarda dua ediyordu. Hayatımda hiç yapmadığım anlayamadığım hareketleri
yapıyordum. Yerde oturuyorlardı Önce ayağa kalktılar, ben yerde oturuyordum.
Bende ayağa kalktım. Bismillahirrahmanirrahim'le başladık.
Sonra beraber dua ettik.
Bende onlarla dua ettim. Yere oturuyoruz, sonra ayağa kalkıyoruz.
Ellerimiz açık.
Yapılan dua o kadar hoşuma gitmişti ki hayatım boyunca öyle bir duygu yaşamadım.
O an hiç bitsin istemedim. Burası neresi, neden daha önce bu kadar güzel bir
duygu yaşamadım diye kendime soruyordum. Daha önce yaptığım hiç birşeye benzemiyordu.
Dünya'nın bir çok ülkesine gittim. Dünya'nın bir ucundan bir ucuna fink attım.
Bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum.
Sonra dışarıdan konuşma sesleri gelmeye başladı. Bizim orada yaşadığımız
o güzellik durdu. Kapı açıldı. İçeriye 2 erkek 1 kadın girdi.
Ben nedense yüzlerini görmek istemedim.
O kişiler içeri girince arkamı onlara döndüm ve dua etmeye devam ettim.
Gelenlerden birisi yarı sesli dua etmeye başladı.
Ettikleri duaların fısıltısı kulağıma geliyordu.
Benim yaptığım duam bölündü. Ben rahatsız olup dışarı çıktım.
Yüzümü dışarıdaki duvara dönerek orada dua etmeye
devam ettim. 2 dakika sonra bizi gelip rahatsız eden yaşlı amca ve
teyze hariç o adam kapının önüne çıktı.
Cep telefonunu çıkartıp, telefonla konuşmaya başladı.
O kadar yüksek sesle konuşuyor ki benim dua etmemi tamamen engelledi.
Burada telefonla konuşma, aşağıya in yolda konuş dedim.
Konuşmasına devam edip sanki o bölgenin mülk sahibi gibi bana gelip
''Sen burada ne yapıyorsun. Kimsin sen? Buraya niye geldin?
Niye karışıyorsun? tamam uzatma'' gibisine laflar söyledi.
İçeride yaşadığım o duygular bu şalvarlı ve gömleğin üzerine süveter
giymiş ayarsız insan yüzünden birden kesildi. Yanıma kadar yaklaştı.
Ettiğim duanın bölünmesine mi yanayım. Dua ederken aldığım o lezzetin
kaybolmasına mı yanayım çok sinirlendim.
İçeriye bu ayarsızla birlikte giren yaşlı teyze ve amca dışarı çıktı.
Öyle sinirlendim ki. Tekrar içeri girip kapıyı kapattım.
Benimle birlikte türbeye gelip dua eden iki kişi nereye gittiler? Kapının önünde ben vardım
olur mu böyle şey diye düşünürken çok üzüldüm.
Tekrar dua etmeye başladım. İçerideki örtülerin düzeni bozulmuştu.
Bütün örtüleri düzelttim.
Dışarı çıktım, saat akşam 5 olmuş. karşıdaki binada görevli kadın ablaya
kusura bakmayın size de rahatsızlık verdik dedim. Telefon etmiştim ama diğer
arkadaşım gelemedi dedim. Bu telefonla bağıra bağıra konuşan
adamın hareketleri içinde kusura bakmayın dedikten sonra hoşçakalın dedim
ve merdivenden aşağı inerek yürümeye başladım.
O kadar sinirliydim ki bizim duamızı bölen o adam yolun başında arabanın kenarında
bekliyordu. Uzaktan baktım yaşlı bir amca ve teyze arabanın yanında,
o ayarsız adam motosikletin başında bekliyor.
Sinirimden yürüyerek onların yanından bile geçmeden yokuştan aşağı yürümeye başladım.
Yolun ortasından yürüdüm yol vermeyecektim. Arkamdan arabayla ve motosikletle
geldiler. Kenara çekildim geçip gittiler.
Yokuştan aşağı yürümeye devam ettim.
Hem sinirli hem üzgün çok sevdiğim dedemi telefonla aradım.
Ben birşey yapmadım diyerek, yaşananları anlattım.
Dedem: ''Büyüklerin huzurunda saygısızlık yapılmaz'' dedi.
Sonra o gürültü yapan motosikletli geri dönüp geldi.
Ben telefonla konuşmaya devam ediyordum.
Gürültü yapan adam kusura bakma dedi, telefonda konuştuğum dedem olduğu için
sende kusura bakma diye cevapladım. Gürültücü motosikletli gazlayıp gitti.
Telefonla konuşmuyorken yanıma gelseydi, o sinirle neler olurdu bilmiyorum.
Kimi şarap içer, Kimi Mekke'de bulur, kimi kudüs'te bulur, Kimi Antartika'da bulur
Ben aradığımı dağın yamacında kulübenin içinde buldum.
Bana sen buraya niye geldin diyen kişinin kıyafetlerinden yola çıkarak;
daha öncede kendisi dua ederken böyle bir ayarsızın katı davranışlarda
bulunduğunu söyleyen bir arkadaşımın söylediklerinden
yola çıkarak İnternetten Cübbeli mahmut hocanın Denizli'deki derneğinin
telefonunu google'den arattım. Karşıma bir cep telefonu numarası çıktı.
Telefon numarasını aradım. Sürekli meşgul çalıyor açılmıyor.
Görende Vali yada Belediye başkanının telefonu zannedecek.
Telefonu aç diye sms gönderdim. Aradım ve açtı. Sizden kim Servergazi türbesine
gitti. O kişiler sizin oradan, bak sizde saygısız terbiyesiz bir insan var dedim.
Sen benim numaramı nereden buldun? diye bana soruyor.
Ben dedim: internetten buldum.
Biz dedi o numarayı silmiştik, nasıl olur.
Ben dedim: demek ki silinmiyormuş birader. Böyle olmaz.
İmam olduğunu söyleyen kişi bana evli misin? bekar mısın? diye soruyor.
Tamamda konuyla ne alakası var. Sana ne benim evli yada bekar olduğumdan.
Ben dedi arayıp sorayım arkadaşları. Tamam dedim sor telefonu kapattım.
Az sonra tekrar bu telefon numarasını aradım.
Yaşlı teyze ile amcayı geç. O gürültü yapan?
O kadar sinirliyim ki.
O şalvarlı vatandaş benim üzerimdeki kıyafetlere bakıp
beni kıyafetlerime göre yargıladı.
Sanki bu ayarsız telefonla bağıra bağıra konuşan kişinin
giydiği şalvar, gömlek ve süveter onu cennete götürecek.
Telefonla bu Denizli temsilcisi olduğunu söyleyen
adamı tekrar aradım o kişiler kim diye sordum.
İbrahim hocam olabilir gibisine laflar söyledi.
Ben araştır öğreneceksin dedim tekrar tekrar telefon ettim.
Sonra bu kişi bana onların bizle alakası yok,
İstanbul’dan gelmişler gibi bana açıklama yaptı.
Tamamda bu telefonla konuşup insanların duasını bölen adam
motosikletle İstanbul'dan mı gelmiş?
Dünyayı geçtim, Türkiye'de tasavvufla uğraştığını söyleyen
ve tasavvuf yolundan gittiğini açıklayan milyonlarca insan var.
Ben hafız, imam yada müezzin değilim.
Şarapçıyım ben. Şarap içmeyi bilmeme rağmen Böyle bir yere
gittiğim zaman abdest alır içeri saygılı bir şekilde girerim.
Ben böyle yerlerde terbiyesizlik yapılmayacağını biliyorum da.
Tasavvuf yolundan gittiğini söyleyen insanlar, langur lungur
her kapıyı pat diye açıp içeri giriyor.
Sonra dua edenleri rahatsız ediyor.
Bir daha yapmayın.
Yorumlar
Kalan Karakter: