Nasrettin Hoca bir gün evine giderken, ensesine öyle bir tokat iner ki Hoca neye uğradığını şaşırır. Hiddetle arkasına dönüp bakar. Ömründe hiç görmediği, hoş beş etmediği herif özür dileyeceği yerde:
- Yahu seni bir arkadaşıma benzettim de!.. diye lâf etmeye başlar.
Hoca öfkeyle adamın yakasına yapışır. Doğruca Kadı Efendinin huzuruna götürür. Başına geleni Kadı Efendiye anlatır. Yakasını tuttuğu adamdan şikatetçi olur.
Kadı, zanlıyı da dinledikten sonra kararını verir:
- Hocam, bir yanlışlık olmuş. Bir tokat yerine sana iki akçe versin de helalleşin!.. der.
Tokat atan suçluyu da para bulup getirmesi bahanesiyle göndermiş...
Hoca iki akçeyi beklemeye başlamış. Ama ne suçlu gelmiş ne para!..
Bakmış iki akçe gelmeyecek. Kadı’nın yanına yaklaşmış. Suratına öyle bir tokat atmış ki Ramazan davulu gibi Ses çıkarmış. Kadı Efendi kendine gelirken Hoca son sözünü söylemiş:
- Kadı Efendi ben daha fazla bekleyemeyeceğim. Benim adıma gelecek iki akçeyi sen alırsın, ödeşmiş oluruz!..
Nasrettin Hoca alacağını tahsil etmek için Kadı’ya borçlanmış...
Ama siz bu yola başvurmayın!...
Yediğiniz tokat yanınıza kâr kalır. Borcunuzu paşa paşa ödetirler!..
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!