“Ölmek üzere olan yaşlı adam, iki oğlunu karşısına alıp vasiyetini söylemiş:
- Evlatlarım, ben ölüyorum. Üç tas altınım var. Birer tasını iki kardeş, siz paylaşacaksınız. Kalan bir tas altını beldenin en aciz kişisini bulup vereceksiniz.
Adam ölmüş. Defnetmişler. İki kardeş, bir tas altını sırtlanıp teslim etmeleri gereken aciz kişiyi aramaya başlamışlar...
Bir şehre varmışlar. Adamın biri eşeğe ters bindirilmiş. Boynuna kurumuş sığır tezeği tekerlek gibi iple asılmış. Sokakta dolaştırılıyor. Arkadan yetişenler de sırtına kırbaçla vuruyorlarmış!..
Bu zavallı adamın kim olduğunu sormuş iki kardeş. Orada bulunanlardan biri cevap vermiş:
- Bu adam bizim eski valimiz. Bizim bir geleneğimiz var: Valimizi seçeriz. Sürenin sonunda yeniden seçilemezse bu şekilde eşeğe bindirir sokakta rezil ederiz!..
İki kardeş merakla sormuş:
- Peki yeni valiyi seçtiniz mi?
- Seçtik. O şimdi makamında oturuyor... demişler.
İki kardeş, hemen Vali Konağına gitmişler. Valinin makamına girip bir tas altını vermişler. Vali şaşkın bir durumda itiraz etmiş:
- Ben vali seçildim. Bu altın benim hakkım değil!.. demiş.
İki kardeş demişler ki:
- Vali Bey, biz senin şimdiki hâline göre değil; bu makamdan ayrıldıktan sonraki hâline göre bu altını hak ettiğini düşünüyoruz. Zira sonunun ne olacağını bilerek bu makamı kabul etmek aciz bir kişinin işidir!...”
Ne dersiniz, kardeşler haklı mı?
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!