Batı, kendi saltanatı için emperyalizmi bir hak olarak görür. İşgal ettiği topraklarda insanlara zulmeder, soykırım yapar, mazlum Müslüman coğrafyalarında kan döker, şehirleri yağmalar ve kadim Doğu medeniyetlerinden intikam alır. Doymak bilmeyen bir iştahla dünyanın yeraltı ve yer üstü zenginliklerini sömürür. Ekonomik darboğaza düştüğü zamanlarda pastayı yeniden bölüşmek için “mızıkçılık” yapar ya da “maraza” çıkarır. Sudan kıvılcımlarla ateşlediği harplerle milyonlarca masum insanı katleder. Bütün bu iğrençlikleri kendi medeniyetini inşa etmek için yapar.
Batı dünyası Yahudi ve Hıristiyan ittifakıdır. Onlar acımasızdır; hiçbir zaman yaptıklarını bir mezalim olarak görmezler; bunlardan utanmaz, yüzleri kızarmaz, suçluluk duygusu hissetmezler! Hesap vermez bir tavır içinde dünden bugüne şımarıklıklarını sürdürür dururlar. Aslında, insanlığa “medeniyet” diye dayattıkları zorbalık, dünyanın mazlum milletleri için bir dehşet ve hüzün tarihidir.
Siyasette amaca ulaşmak için bütün yolların kullanılması gerektiğini söyleyen ve her yolu meşru gören ünlü İtalyan siyasetçi, tarihçi ve yazar Mahciavelli, sömürgecilik tarihinde daha dünkü çocuktur! Roma, bütün zalimliği ve dehşetiyle insanlık tarihinin yüz karası olarak karşımızda duruyor. Eski dünyada Grek, Lâtin, Mısır, Babil, Fenike, İyon ve Asurlular kolonizasyonun zulüm merkezleri olarak tarihin derinliklerinde yer alıyorlar. Yeni dünyada ise Venedik, Ceneviz, İspanyol, Portekiz, İngiliz, Fransız ve İtalyanlar sömürü ve soykırım tarihinin failleri olarak sırıtıyorlar!
Bizim tarih kitaplarımız, coğrafya keşiflerini (sömürgeciliği) neden pamuk şekeri tadında anlatır ki? Batı’nın gaddarlığını gizlemek, bizim tarih kitaplarının işi midir? Marko Polo, Kristof Kolomb, Macellan, Del Kano ve Amerigo Vespucci’ye atfedilen beyaz adam hikâyeleriyle birkaç asırdan beri büyüklere masallar anlatıp duruyoruz.
Sonrası malum, millî kimliğini ve özgüvenini yitirmiş nesiller, aşağılık duygusu içinde “bizden adam olmaz” demeye başladılar. Tanzimat’tan beri, yerden fışkırırcasına bu topraklardan sömürge aydınları çıkmaya başladı. Mustafa Reşit Paşalar, Prens Sabahattinler, Ali Kemaller ve onların bugünkü yansımaları Fethullah Gülenler, Can Dündarlar, Adil Öksüzler, Zekeriya Özler, Osman Kavalalar, Metin Topuzlar ve daha kimler kimler…
Kim diyor kölelik bitti diye? Kölelik günümüzde modernize edilmiş haliyle devam ediyor. 1978 yılında, kuzey bölgelerinden Normandiya’ya işçi olarak çalışmaya giden Tater (göçebe) çocuklarına hukuk adına reva görülen zulmün daha mürekkebi kurumadı. Tater kızlarının jinekologlar vasıtasıyla kısırlaştırılması ve erkeklerin beyinlerine enjekte edilecek ilaçlarla saflaştırılmasını Norveç parlamentosundan kanun olarak çıkardılar ve maalesef insanlığın gözünün içine baka baka bu vahşeti uyguladılar!
Bu şeytanî saltanatın günümüzdeki temsilcisi, küresel finans çetesinin idare ettiği Amerika’dır. Ne kadar kutsal varsa, hepsini ayaklar altında çiğneyen, siyaseti ahlaktan ve
dinden ayıran ve her türlü dinî ve ahlaki kuralı hiçe sayan bu Mahciavellist anlayış, dürüstlük ve ahlaktan yoksun siyaset düşüncesiyle insanlığın başına bela olmaya devam ediyor.
19. yüzyıldan beri pozitivist, materyalist, pragmatist ve emperyalist teori ve politikalarla güçlendirdikleri Mahciavellist anlayışı, Batılı sömürgeciler kendilerine rehber edindiler. Bundan dolayı yeryüzünde aykırı bir sese, güce, iktidara ya da devlete tahammülleri yoktur. Millî ve yerli olan her şeye düşmandırlar! İspanya’da Katalonya Bölgesi’nin acımasız şekilde müdahale edilmesi, Mısır’da Mursi’nin darbeyle iktidardan düşürülmesi ya da “Dünya beşten büyüktür.” söyleminin 15 Temmuz darbe girişiyle alaşağı edilmek istenmesinin altında hep bu tahammülsüzlükler yatmaktadır.
Sadece Katalonya değil, “değerler krizi” ile çalkalanan Batı’da daha birçok bölge isyan edecek! İşte bağımsızlık talebi İtalya’nın kuzey bölgesinde de başladı. Avrupa’nın o federatif yapısı kısa süre sonra çözülmeye başlayacak. Kıta Avrupası’nı kasıp kavuracak olan bu ateş, okyanuslar ötesine taşacak ve şeytanın son kalesi, “Dördüncü Roma” denilen Amerikan kapitalizmini de yerle bir edecek!
Vahşi kapitalizmin çağdaş Firavunlarına karşı bütün insanlığın ve özellikle Müslümanların eğilmeden, bükülmeden, korkmadan ve ümitlerini yitirmeden mücadele etmesi gerekir. “Ama bunlar çok güçlü” diyen korkanların kulaklarına küpe olsun. Firavun da çok güçlüydü, ama onu tahtından etmek için bir Musa yetti! Allah, bu konuda Kur’an’da şöyle buyuruyor: “Sakın zalimlerin yaptığından Allah´ı gafil sanma! O, sadece onları, gözlerin dehşetten donup kalacağı, bir noktaya dikilip bakacağı bir güne erteliyor.” (İbrahim, 42)
Kur’an, şeytanın avenesiyle mücadele eden müminlere mukaddes bir vaatte bulunuyor: “Nasrun minallâhi ve fethun karîb ve beşşiril mu’minîn” Yardım Allah’tandır ve fetih yakındır. Müminleri müjdele. (Saff, 13)
Gayret bizden, yardım Allah’tandır.