Serinhisar, etnik yapı itibarıyla bir Yörük-Türkmen yerleşkesidir. Oğuz boyları, Malazgirt Savaşı’ndan (1071) yedi yıl sonra Garbi Karaağaç (Acıpayam) Ovası’nda görülmeye başlar. Bölgenin uzun zaman Türkler ile Bizanslılar arasında hâkimiyet savaşlarına sahne olduğu biliniyor. Ali Vehbi “Acıpayam” adlı eserinde; Horasan’dan gelen Oğuz boylarından Avşar oymağının Karaağaç Baba önderliğinde bölgeye yerleştiklerini belirtmektedir (Ali Vehbi, 1951, 13).
Karaağaç (Acıpayam) Ovası’nın coğrafî olarak üç ana girişi bulunmaktadır. Bu girişlerden biri Gölhisar ile Acıpayam’ı birbirine bağlayan “Kumkısık” girişidir. Bu geçiş bölgesi, Karaağaç Ovası’nın fetih sürecinde Karaağaç Baba (Yatağan Baba) tarafından tutulur. Ovanın ikinci girişi Yeşilova üzerinden gelen “Köpek Beli” geçididir. Bu geçit, aynı oymaktan Semerkantlı Süleyman Zühtü Bey tarafından tutulur. Ovanın üçüncü girişi Denizli üzerinden Serinhisar bağlantısını sağlayan “Kazıkbeli”dir. Bu giriş de Yoran Beli’ne yerleştirilen ve uzun yıllar bölgede iskân edilen Avşar boyuna bağlı Kızıl oymağı tarafından tutulmuştur (Tok, 2007, 147-148).
Selçuklular, Oğuz boylarını Garbi Karaağaç Ovası’nda sistematik bir yerleştirmeye tabi tutmuşlardır. Bu yerleştirmede hem boyların hem meslek gruplarının dikkate alındığı görülüyor. Bundan dolayı Kızılhisar, Yatağan, Yeşilyuva; Dodurga, Yazır, Avşar dizilişi tesadüfî değildir.
O tarihî süreçten günümüze yansıyan Oğuz boylarını şöyle sıralayabiliriz: Karaevli (Ev Kara), Bayat, Yaparlı, Yazır, Dodurga, Karkın, Kızık, Avşar, Varsak, Elvanlı, Göçekli, Esenli, Kuştemir, Ulu Yörük, Çavuldur (Çavdır), Yüreğir, Yıva, Teke vs.dir. Bölgedeki Oğuz oymaklarından bazıları da şunlardır: Kurtlar, Çobanlar, Alaylı, Koyunlu, Sakallı, Karakuzu, Apa, Cabar, Torun, Balabanlı, Türkmenaliler, Çakal, Bardakçı, Köseler, Bezmezli, Kızıllu, Emirli, Gökçe, Süleymanlı, Hamzalar, Şahinler, Uçarı, Demirciler, Camızlar, Manav, Beşler, Ayaz, Beğler, Keller, Hadimli, Terziler, Tatar, Yağcı vs. (Tok, 2004, 1).
Etiyolojik Bir Efsane
Kızılhisar’ın adının nereden geldiğini açıklayan etiyolojik bir halk efsanesi vardır. “Bir kızıl adam varmış, astığı astık, kestiği kestik imiş.” diye anlatılır. Bu halk efsanesi, bizim kanaatimize göre, Yoran Dağı eteğindeki Omurtak, Değirmen Deresi’ndeki Cevizler, Honaz Dağı eteğindeki Eğri Kavak, Kazık Beli önündeki Akmazca ve etrafta dağınık vaziyette bulunan Mescitler, Boyralı, Sam höyüğü ve Hacı Hamza gibi mezralardaki Türkmen oymaklarının XIV. yüzyılın ikinci yarısına doğru, siyasî bir kararla Kızılhhisar merkezinde toplanması ile alakalı olsa gerektir. Bu siyasî kararın altında, 1240 yılında Babailik isyanına katılan Güneybatı Anadolu
Türkmenlerinin (özellikle Denizli Türkmenlerinin) mezralardan toplanıp belli bir merkezde kontrol altına alınma düşüncesi olduğu da unutulmamalıdır.
Oymakların “cebir” kullanılarak Kızılhisar’da toplanmasının toplumsal hafızada bıktığı travmatik izler, bugün etiyolojik bir efsaneye dönüşmüş olarak karşımıza çıkmaktadır (Öztürk, 1991, 20). Ayrıca, Kızılhisar ismindeki “hisar” kelimesinin “asmak fiiliyle değil; “asar” kelimesiyle alakalı olduğunu düşünüyorum. “Asar” kavramının eski Türk mitolojisinde “kutsama, kutsanmış yer” anlamına geldiğini de belirtelim. Kızılhisar’ın Kaya Mahallesi’nde “Asar Kaya” diye bilinen bir bölge vardır. Dolayısıyla, yerleşim birimi adının “Kızıl asar”dan Kızılhisar’a dönüşmüş olma ihtimali de bulunmaktadır.
Keşke, Kızılhisar adını muhafaza edebilseydik. Keşke, 1987’de adını siyasî bir kararla Serinhisar’a dönüştürmeseydik. Bizim “kızıl” lığından utanacak bir halimiz mi vardı ki… Ah Kızılhisar ah!.. Sen de perili ahşap konaklar gibi kaybolup gittin.
Bugün üzüldüğüm şey, tarih bilmeyen kaba saba adamların, bilgi sahibi olmadan memleketin dünü ve bugünü üzerine ahkâm kesmeleridir. Kültür fukarası mirasyediler, nezaket yoksunu görgüsüzler, gösteriş meraklısı sonradan görmeler ve “yarım porsiyon aydınlar”, vıcık vıcık siyaset yağdanlıkları, yüzlerine yansımış riyakârlıkla bıyık altından kıs kıs gülüyor ve memleketi kendilerine râm etmek için zifirî karanlıkta el sallıyorlar! Yazık, hem de çok yazık!
“Kim bu adamlar” diye mi soruyorsunuz? Hadi biraz ipucu vereyim: Bu günlerde sirk maymunu gibi her gördüğüne gülücükler dağıtan ve taklalar atan orman kaçkınları var ya, işte onlar! Bekleyin, pek yakında kafesten çıkacak ve sokaklarda hoyratça dolaşmaya başlayacaklar. Düne kadar caddelerde kafaları önde yürüyen bu şehir sürgünleri, boynuna halka geçirilmiş kibir heykelleri gibi topuklarını toprağa vurarak yürümeye başlayacaklar!
Ve suphanallah ve suphanallah ve suphanallah!… Kalın sağlıcakla.
Kaynakça:
(Aykota), Ali Vehbi, Acıpyam, Çankaya Matbaası, Ank. 1951.
Öztürk, Yaşar, Serinhisar Halk Edebiyatı, Ank. 1986. (Yeniden düzenleme Ank. 1991).
Tok, Turgut, Denizli ve Yöresinde Oğuzlar, Denizli Yör-Türk Vakfı Yay. Denizli, 2004.
Tok, Turgut, Denizli’de Oğuz Yerleşimine Genel Bakış, Gazi Üniversitesi, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Araştırma
Merkezi Yay. Ank. 2007.