Yüzbinlerce öğrencinin eşitsiz koşullarda sınava sokulduğunu belirten Sendika Başkanı Özdemir, “Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 12 Temmuz 2025 tarihinde açıklanan Liselere Geçiş Sınavı (LGS) sonuçları, Türkiye eğitim sisteminin derinleşen çok yönlü yapısal krizlerini bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da yüz binlerce öğrenci, eşitsiz koşullarda bir sınava sokulmuş; sıralanmış, elenmiş ve kategorize edilmiştir. LGS yalnızca bir sınav değil, aynı zamanda toplumsal sınıfsal, bölgesel ve kültürel eşitsizliklerin yeniden üretildiği bir mekanizma haline gelmiştir. Elde edilen sınav puanları, öğrencilerin bilgi ve yeteneklerinden çok, ailelerinin ekonomik durumu, yaşadığı yer, gittiği okul ve sosyal çevresinin bir yansımasıdır.
Özel ders, kurs ve özel okul gibi maliyetli kaynaklara erişebilen öğrencilerin avantaj sağladığı bu yapı, eğitimi bir hak olmaktan çıkararak ayrıcalıklı bir imkana dönüştürmektedir. Bu yıl da tam puan alan 719 öğrencinin belirli kentlerde ve özel okul gruplarında yoğunlaşması, eğitimdeki eşitsizliğin ve ayrımcılığın geldiği noktayı açıkça göstermektedir.
Eğitim sisteminin bu adaletsizlikleri ortadan kaldırmak yerine derinleştirmesi kabul edilemez. 13-14 yaş aralığındaki çocukların yalnızca bir sınavla “başarılı” ya da “başarısız” olarak etiketlenmesi, sadece pedagojik değil, aynı zamanda etik olarak da ciddi bir sorundur. Eğitim; yarışmaya değil dayanışmaya, rekabete değil birlikte öğrenmeye dayanmalıdır” dedi.
“OKULLAR BAŞARILI YA DA BAŞARISIZ DİYE SINIFLANDIRILDI”
Okulların başarılı ya da başarısız diye sınıflandırıldığını kaydeden Özdemir, “Bugünkü sınav sistemi, öğrencileri yalnızca test çözen bireyler haline getirmekte; öğretmenleri performans baskısı altında ezmekte; okulları ise “başarılı” ya da “başarısız” diye sınıflandırmaktadır. Özellikle yoksul bölgelerdeki okullar bu sınav aracılığıyla sistematik biçimde dışlanmakta ve öğretmenler ile öğrenciler haksız biçimde damgalanmaktadır.
Bu yıl da LGS sonuçlarının açıklanmasının ardından kamuoyunda sınavın güvenliğine ilişkin ciddi soru işaretleri ortaya çıkmıştır. Bazı öğrencilere aynı soruların önceden ulaştığı, belli okullarda tam puanların olağandışı biçimde yoğunlaştığı, soru kitapçıklarının sosyal medyada dolaşıma girdiği yönündeki iddialar dikkat çekicidir. Bu gelişmeler, sınav güvenliğine olan kamuoyu güvenini sarsmaktadır.
Buna rağmen Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in kamuoyunu aydınlatmak yerine iddiaları “mesnetsiz ve iftira dolu” sözleriyle geçiştirmesi, şeffaf bir inceleme başlatmak yerine eleştirileri yargı tehdidiyle bastırmaya çalışması kabul edilemez bir yaklaşımdır. Toplumun beklentisi; suç duyuruları değil, sınava giren bir milyona yakın öğrencinin ve velisinin kaygılarını giderecek bağımsız ve şeffaf bir araştırma sürecidir” diye konuştu.
“EĞİTİMDE ADALET, EŞİTLİK VE ÖZGÜRLÜK İÇİN MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ.”
Eğitimde adalet, eşitlik ve özgürlük için mücadelelerini sürdüreceklerini söyleyen Başkan Özdemir, “Eğitim Sen Olarak Bir Kez Daha Vurguluyoruz: Eğitim sınav odaklı değil; hak temelli ve kamusal bir anlayışla yeniden yapılandırılmalıdır. Bu doğrultuda taleplerimiz nettir: 2025 LGS sonuçlarına ilişkin şaibe iddialarını ortadan kaldıracak ve kamuoyu vicdanını rahatlatacak şeffaf bir soruşturma acil olarak başlatılmalıdır.
Ayrıca LGS kaldırılmalı, yerine öğrencilerin çok yönlü gelişimini temel alan, yönlendirme ve rehberlik temelli bir yerleştirme sistemi oluşturulmalıdır. Eğitim, parasız ve kamusal bir hak olarak tüm çocuklar için anayasal güvence altına alınmalı; özel okul teşvikleri sona erdirilmeli, kaynaklar devlet okullarına yönlendirilmelidir.
Eğitimdeki bölgesel ve sınıfsal eşitsizlikleri giderecek yapısal reformlar hayata geçirilmeli; öğretmen atamaları, okul donanımları ve müfredat eşitlik ekseninde yeniden düzenlenmelidir. Başarı ve sınav merkezli anlayış terk edilmeli, çocukların psikolojik, sosyal ve pedagojik gelişimlerine öncelik veren bütüncül bir sistem kurulmalıdır.
Eğitim politikaları demokratik ve katılımcı biçimde şekillendirilmelidir. Sınav sistemi, müfredat ve okul türlerine dair kararlar; öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin aktif katılımıyla alınmalıdır.LGS sonuçları, yalnızca bireysel başarı ya da başarısızlıkların değil, topyekûn bir eğitim sisteminin adaletsizliklerini ve ideolojik yönelimlerini de gözler önüne sermektedir.
Başarı öykülerinin arkasına saklanarak gerçek eşitsizlikleri görünmez kılmak, çocukların ve toplumun geleceğiyle oynamaktır. Eğitim hakkı; sınavlara, ticari kurslara ya da özel okullara değil, kamusal sorumluluğa dayanmalıdır. Eğitim Sen olarak bu mücadeleyi yalnızca sendikal zeminde değil; aynı zamanda toplumsal ve hukuki platformlarda da sürdürmeye kararlıyız.
Özellikle çocuğu sınava giren ve sonuçlara dair hakkaniyetsizlik, eşitsizlik veya şaibe şüphesi taşıyan tüm velilere hatırlatıyoruz: İdareye karşı bireysel başvurular, yürütmenin durdurulması ve iptal davaları dahil olmak üzere yasal haklarınız bulunmaktadır. Bu hakları kullanmak, sadece kendi çocuklarınız için değil, kamusal eğitim için de bir yurttaşlık sorumluluğudur. Eğitimde adalet, eşitlik ve özgürlük için mücadelemizi sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.
Yorumlar
Kalan Karakter: