Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Hastaneleri Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğr. Üyesi Doç. Dr. Sevda Yılmaz, 1-31 Ekim Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında yaptığı açıklamada, düzenli kontrollerin ve erken teşhisin önemine dikkat çekerek, kadınları tarama programlarına katılmaya davet etti.
Doç. Dr. Sevda Yılmaz meme kanseri hastalığı ile ilgili şu bilgileri paylaştı: “Ekim ayı, meme kanseri farkındalığının ön plana çıkarıldığı, erken teşhisin öneminin vurgulandığı ve toplumda bu konuda bilinç oluşturmayı amaçlayan bir farkındalık ayıdır. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanseri, her yıl birçok kadını ve ailesini derinden etkilemektedir. Erken teşhis edildiğinde sağkalım oranlarının yüksek olduğu ve tedavi seçeneklerinin daha fazla olduğu bir kanser türüdür.
‘Pembe kurdele’ temasıyla simgeleşen bu ayda, ülkemizde ve tüm dünyada çeşitli etkinlikler düzenlenmekte; meme kanseriyle mücadele kapsamında toplumsal bilinç oluşturulması hedeflenmektedir. Biz de hastanemizde Genel Cerrahi Anabilim Dalı olarak Onkoloji Bölümü ile birlikte, her yıl düzenlediğimiz çeşitli etkinlikler ve bilgilendirme toplantılarıyla bu konuya dikkat çekmeye çalışıyoruz. Meme kanseri, ülkemizde ve dünyada kadınlar arasında en sık görülen ve en sık ölüme neden olan kanser türüdür. Meme dokusunda yer alan hücrelerin kontrolsüz çoğalması sonucu oluşmaktadır.
Son yıllarda, tüm kanser türleri içinde görülme sıklığı açısından ilk sıraya yükselmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, 2020 yılında meme kanseri insidansı 2,26 milyon olarak hesaplanmış, aynı yıl 685 bin kadın meme kanseri nedeniyle yaşamını yitirmiştir. Bu oran, meme kanserini kadın kanserleri arasında en sık ölüme neden olan, tüm kanser nedenli ölümler arasında ise beşinci sıraya yerleştirmektedir.
Toplumda artan farkındalık ve Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen ulusal tarama programları sayesinde, meme kanseri daha erken evrede tanınabilmekte ve kür (tam iyileşme) oranları da buna paralel olarak artış göstermektedir. En güncel ulusal kanser istatistiklerine göre, yeni tanı alan meme kanserlerinin yüzde 48,2’si lokalize (erken evre) iken, yüzde 10,2’si uzak organ tutulumlu (metastatik) olarak bildirilmektedir.”
Doç. Dr. Sevda Yılmaz: “Meme kanserinde en sık görülen belirti, ele gelen kitlelerdir.”
Meme kanserinden korunmada risk faktörlerinin iyi bilinmesinin büyük önem taşıdığını söyleyen Doç. Dr. Yılmaz, meme kanserinin beyaz ırkta daha sık görüldüğünü belirtti. Ayrıca özellikle 50 yaş ve üzerindeki bireylerde görülme sıklığının artığını vurgulayan Doç. Dr. Sevda Yılmaz sözlerine şöyle devam etti: “Ailede meme kanseri öyküsü bulunması veya BRCA1-2 gibi ailesel meme ve over kanserlerine neden olan gen mutasyonlarının varlığı, riski artırmaktadır.
Erken menarş (ilk adet yaşı), geç menopoz, ilk doğumun ileri yaşta gerçekleşmesi, hiç doğum yapmamış olmak, emzirmemiş ya da kısa süreli emzirmiş olmak da meme kanseri için risk faktörleri arasındadır. Bunun yanı sıra; fiziksel aktivite azlığı, sigara ve alkol kullanımı, aşırı yağlı beslenme, obezite, doğum kontrol hapları veya menopoz sonrası hormon replasman tedavileri kullanımı ve çevresel kirleticilere maruziyet, değiştirilebilir risk faktörleri arasında yer almaktadır.”
“20–39 yaş arası kadınlara üç yılda bir, 40 yaş sonrası her yıl klinik meme muayenesi yapılması gerekir.”
Doç. Dr. Sevda Yılmaz: “Meme kanserinde en sık görülen belirti, ele gelen kitlelerdir. Bu kitleler genellikle ağrısız, düzensiz kenarlı ve sert yapılıdır.
Ayrıca memede şişlik, asimetri, ciltte çöküntü veya portakal kabuğu görünümü, kızarıklık ya da yara, meme başının içeri çökmesi, areola çevresinde kaşıntı, memeden akıntı gelmesi ve koltuk altında şişlik gibi belirtiler de meme kanserinin habercisi olabilir. Ancak meme kanseri, belirtiler ortaya çıkmadan önce tarama yöntemleriyle tespit edilebilir.
Bu da erken tanı ve tedaviye erken başlanması açısından oldukça önemlidir. Ülkemizde, Sağlık Bakanlığı’nın yürüttüğü kanser tarama programları kapsamında meme kanseri taramaları da yer almaktadır. Bakanlığın önerilerine göre, 40–69 yaş arası kadınların iki yılda bir mamografi ile taranması gerekmektedir.
Bu taramalar, Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) aracılığıyla yönlendirilerek, Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM) bünyesinde ücretsiz olarak yapılmaktadır. Mamografi sonucu şüpheli bulunan bireyler, meme cerrahisi ya da genel cerrahi polikliniklerine yönlendirilmektedir. Araştırmalar, mamografi ile yapılan taramaların meme kanserine bağlı ölümleri yüzde 20 oranında azalttığını göstermektedir.
KETEM’lerde ve hastane polikliniklerinde, meme kanseri farkındalığını artırmak amacıyla kadınlara kendi kendine meme muayenesi öğretilmekte ve uygulanması teşvik edilmektedir. Kendi kendine muayene, tarama ve tanı açısından sınırlı bir yöntem olsa da kişinin kendi vücudunu tanımasını sağlaması ve farkındalık oluşturması açısından önem taşımaktadır. Tarama amacıyla, 20–39 yaş arası kadınlara üç yılda bir, 40 yaş sonrası her yıl klinik meme muayenesi yapılması önerilmektedir.
Ayrıca, herhangi bir nedenle sağlık kuruluşuna başvuran kadınlarda da fırsatçı (catch-up) taramalar yapılmalıdır. Sonuç olarak; meme kanseri, kadınlar arasında en sık görülen ve erken teşhis ile yaşam süresinin önemli ölçüde uzadığı bir kanser türüdür. Toplumun meme kanseri konusunda bilinçlendirilmesi ve düzenli taramaların teşvik edilmesi, hastalığın erken evrede tespit edilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.” şeklinde konuştu.
Yorumlar
Kalan Karakter: