Hayatın bana gösterdiği acı tecrübe şöyle.
Tırnaklarıyla kazıya kazıya, çalışa çalışa sabırla sebatla mevki makam, varlık, dostluk, sevgi ve mutluluk kazananlar bu değerlerin kıymetini iyi biliyorlar. Dostlarına da, sevenlerine de el uzatanlarına da sadık ve saygılı oluyorlar.
Bazıları da var ki bu değerlere, başkalarının el vermesiyle ve yardımlarıyla kolayca ve hızlıca ulaşıyorlar.
İşte bunlar kazandıkları değerleri kendi marifetleri kabul edip kendilerini dev aynasında görüyorlar.
Kendilerine o değerleri kazandıranları beğenmiyorlar.
Kendilerini o kadar kaybediyorlar ki gözleri dönüyor. Kendilerine değer kazandıranlara ihanet edip sırtlarından vuruyorlar.
Bu da bize gösteriyor ki bazıları kendilerine kazandırılan değer ve varlıkların kıymetini bilmiyorlar kolayca harcıyorlar ve bazı odaklar harcatıyorlar. Bu kolay harcamada yanlış yollarla ve yanlış işlerde oluyor.
Değişmez kuraldır.
İhanet edersen ihanet ederler.
Sırtlardan vurursan, sırtından vurulursun.
Senide en önce bu yanlış yollara sevk edenler,kullananlar vururlar.
Benim gördüğüm en çok sırtından vurulan iki lider var.
Birincisi rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş.
İkincisi Sn. Dr. Devlet Bahçeli.
İkisi de ihaneti sırtından vurulmayı hiç hak etmedi ama vuruldular.
Suçları ise Milletini sevmek, devletine sadık olmak ve vatana kendilerini fedaya hazır olmaktı.
Bu yüzdende bütün Dünya düşmanları oldu.
Değerlerini Başbuğumuzun ve Devlet beyimizin himmetiyle kazananlar bunun kıymetini bilmedikleri için bedavaya bu değerleri harcadılar.
Kendilerine verilen değerlerini bedavaya harcadıkları için değersizleştiler.
Değersizleştikleri için yine başkalarının kendilerine değer kazandırmasına muhtaç oldular..Değerlenebilmek içinde pula gittiler.
İşte o zaman da Türklük düşmanlarının kucağına düştüler ve kullanılıyorlar.
İlk zamanlardaki değersiz hallerinden bile aşarğı düşüyorlar rezil ve zelil oluyorlar.
İnsan kendine verilen değerin kıymetini bilmeli.
Değil mi ya insan olmak bunu gerektiriyor.