Bugün Beçin Kalesi Muğla iline bağlı Milas ilçesine 5 kilometre uzaklıkta, Ören Karayolu üzerinde, ovaya hakim bir tepe üzerinde yer almaktadır. Adı bir Ortaçağ İtalyan belgesinde "Pezona", İbn Battuta‘da (1304-1369) "Berçin", Menteşe ve Osmanlı kaynaklarında "Peçin" olarak geçmektedir.
Kalenin yer aldığı tepe üzerindeki insan yerleşimleri Tunç Çağı’nda başlasa da kale Bizans döneminde inşa edilmiştir. 14. yüzyılın ilk yarısına kadar küçük bir yerleşim olarak kalan Beçin Kalesi bu tarihte Menteşe Beyliği tarafından fethedilerek başkent haline getirilmiştir.
Özellikle Menteşe beylerinden Gazi Ahmed Bey tarafından imar edilen kale içi yerleşiminin gelişmesi başkent buradan Balat’a taşınınca durmuştur. Osmanlı zamanında yönetim merkezi Muğla’ya taşınınca kale içi yerleşimi önemini tamamen yitirmiş ve harap duruma gelmiştir. Günümüzde kazı ve restorasyon çalışmaları yapılmaktadır.
Bugün Denizli’ye bağlı olsa da Tavas, Çameli, Kale ve Beyağaç ilçeleri önce Menteşe Beyliği’ne, Osmanlı Dönemi’nde de Menteşe Eyaleti’ne bağlı kaza olarak hayatiyetini sürdürmüş, 1888 tarihinde ancak Denizli’ye bağlanmıştır. Çünkü Tavas, Kale, Beyağaç ve Çameli ilçelerine ilk yerleşen Türkmenler Muğla Bölgesi’ndendir ve özellikle de Milas Türkmen Yörükleridir.
Bu bakımdan sözünü ettiğimiz bölge insanı Menteşe yöresi ile hala tarihi, coğrafi ve kültürel bağlarını sürdürdüğü görülmektedir. Özellikle Tavas ilçesine bağlı Barza Ovası etrafındaki yaşayan köylerdeki insanlar Milas-Beçin Yörükleri oldukları hala halk hafızasında hatırlanmaktadır. Bu bakımdan Menteşe tarihi ve kültürü Denizli için de önemli özellikler barındırdığını görmekteyiz.
Menteşe Tarihi ve kültürü açısından önemli mekanlardan birisi olan Beçin Kalesi ve Beçin Kalesi’nde kendi adıyla yaptırdığı Ahmet Gazi Medreseei’nde türbesi olan Ahmet Gazi’dir.
Ahmet Gazi, Menteşe oğlu İbrahim Bey’in Musa, Gıyaseddin Mehmed ve Gazi Ahmed adında üç oğlundan birisidir. 1359-1391 yılları arasında Beçin merkezli Menteşeoğulları Beyliği’nin beyliğini yapmış ve 1391 yılında vefat etmiştir. Sağlığında kendi yaptırdığı Ahmet Gazi Medresesi’nde gömülmüştür.
Evliya Çelebi (1611-1682) bugün kaybolan medresedeki kitabede, “İlim talep etmek, öğrenmek kadın erkek bütün Müslümanlara Allah’ın bir emridir. Bu hayırlı ve kutlu medreseyi, ibadete düşkün büyük emir, sahiller sultanı, dinin ve devletin tacı İbrahim oğlu Ahmet Gazi, Allah’ın yardımıyla yaptırmıştır.” şeklinde yazdığını ifade etmektedir.
Ahmet Gazi’nin türbesi, 1375 tarihinde kendisinin yaptırdığı ve kendi adıyla anılan 9,10 X 12,50 metre ölçülerinde olan Ahmet Gazi Medresesi içerisindedir. Büyük olan mezarın Ahmet Gazi’ye ait olduğu, küçük olanında bir kadına, büyük bir ihtimalle de karısına ait olduğu söylenmektedir.