“Ey! iman edenler! kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun” (Tahrim suresi /Ayet 61)
Yahudiliğin kaynağını teşkil eden, tahrif edilmiş Tevrat ifadelerine göre; kendi Tanrıları “Yehova” tarafından oğullarına miras olarak verilen yeryüzünü mülk edinmek, devlet kurmak, hürriyet sahibi olmak yalnız Yahudi olanların haklarıdır.
Bu haklar Goyimler (Yahudi olmayanlar ve savaş karşıtları) için söz konusu olamaz. Bu felsefi inanışa göre Hz. Adem oğulları, Yehova oğulları olan Yahudilere ait çeşitli toprakları işgal etmişler ve gayri meşru bir şekilde kullanmaktadırlar. Bu görüşe göre Yahudi olmayanların elinde bulunan mal, “Yehova” mirasından çalınmış maldır.
Bu inanışa göre, doğuştan günahkar olan diğer milletlerin, Yehova nın oğulları tarafından “Sion” ( Kudüs yakınlarındaki bir dağın adı olan bu kelime) da kurulacak Dünya Krallığına yerlerini terk etmeleri, yeryüzünün Yahudilerin eline geçmesi ve Yahudilerin bu gizli savaşın sonunda “Yeryüzü İlahı” ilan edilmeleri “din” anlayışlarının temelini oluşturur. İşte Siyonizm’in temeli ve anlamı budur.
1975 yılında BM’de alınan bir kararla Siyonizm ırkçılık tanımı içine alınmıştır. Irkçılık kategorisine alınan Siyonizm’i resmi ideoloji olarak kabul eden ve uygulayan İsrail yıllardır uluslararası platformda bu ayıbından ötürü boykota tâbi tutuldu. Halen İsrail’de ise Siyonizm’i resmi ideoloji olarak geçerliliğini koruyor. Siyonist idealleri gerçekleştirmek uğruna İsrail askerleri hâlâ Filistin topraklarındaki işgalini sürdürüyor. Amerika Siyonizm’i ırkçılık tanımına aldığı için 1978 ve 1983 yıllarında yapılan konferansları boykot etti. Böylece Amerika hem konferansta alınan karar katılmamış oluyor hem de stratejik ortağı olan İsrail’i korumuş oluyordu. Çünkü Oslo Barış Süreci devreye girmiş, Arap ülkeleri barış karşılığı İsrail’i tanımaya başlamışlardı.
“Dünya Krallığı” için yapılan çalışmalar.
İNSANLARA SINIRSIZ ÖZGÜRLÜKLERİN TANINMASINI SAĞLAMAK
Demokrasinin içinde, demokrasi adı altında insanlara sunulan, ucu bucağı görünmeyen sınır tanımaz özgürlükler, ilk bakışta bizlere olumlu gözükse de, ileriki safhalarda verilen bu özgürlükler insanlığa, kan ve gözyaşından başka bir şey getirmeyecektir. Sınırsız özgürlük, başta aile yapısını tehdit etmektedir. Aile düzeninin temellerine benzin dökülerek yakılmaktadır. Bu yangını da söndürecek hiçbir kimse yoktur. Çünkü bu yangının adına ailede sınırsız özgürlük denilmiştir. Batı dünyası söz konusu demokrasiye bizden önce geçiş yaptığından dolayı bunun acısını çekmeye başladı bile. Eğer ülkemizde de tedbir alınmazsa, önümüzdeki 2000’li yıllarda, biz de bunun sıkıntılarını çekmeye başlayacağız. Ülkemizde de aile yapısı ortadan kalkacak, varılan nokta ve yer neresi olacak biliyor musunuz; gayri meşru bir yaşam ve sonucunda anarşik bir ortamdır. Bu durum planlanarak milletlerin önüne konulmuş bir tuzaktır. Bu konuda Siyon Protokolleri’nde şöyle bir açıklama bulunmaktadır.
“Hürriyet, eşitlik, kardeşlik” kelimelerini halkın önüne ilk atan biziz. Oltaya takılan bir sersem balık gibi şuursuzca bunun savunucusu olmuşuz. Bugün gündemde olan özgürlükten kasıt, ailenin varlığını ortadan kaldırmaktır. Aile ortadan kalkınca, beraberinde ahlâk kalkacak, ahlâk kalkınca da sosyal hayat felç olacak, dolayısıyla cemiyet çökecektir. Amaçlanan da budur. Siyonist Yahudi’nin amacı; özgürlük sayesinde insanlığı yormak, güçsüz duruma düşürmek ve bu sayede dünya egemenliğini ele geçirmektir.
ALKOL VE DİĞER BAĞIMLILIKLARIN KULLANIMI TEŞVİK ETMEK
Alkol ve alkollü içeceklerin insan sağlığı için ne kadar zararlı olduğunu hepimiz biliyoruz. Alkol, insanlığın en büyük düşmanlarından biridir. İnsanlık tarihini yok etmek için kendi çıkarları doğrultusunda çalışan ve Kendinden başka insan tanımayanlar için kullanılacak önemli silahlardan biri alkoldür. Siyonizm savunucusu Yahudiler de öyle yaptılar. Dünya’nın her yerinde içki kullanımını teşvik ederek; içki kullanımını artırdılar. Siyon Protokolleri’nde bunun için şöyle denilmektedir: “Özgürlükle beraber sınırsızca içki kullanma hakkı da verilen, rakıyla sarhoş, şarapla sersem olmuş şu hayvanlara bakınız! Hıristiyan kavimler,sert içkilerle ahmaklaşmışlardır; gençlikleri klâsik derslerle, zengin evlerindeki ajanlarımızla (öğretmenler, hizmetçiler, dadılar) ve her taraftaki adamlarımızla; eğlence yerlerinde de kadınlarımız tarafından kamçılanan zevklerle aptallaştırılmışlardır.” (8)
Devletleri yönetenler ve devletin zirvesindeki seçilmiş insanlar vatandaşlarını bir yandan alkollü içeceklerin zararlarından korumak için çeşitli önlemler almaya çalışırken, bir taraftan da alkollü içkilerin en büyük reklam ve özendirmesini de kendileri yapmaktadırlar. Bu Siyonizm’in hazırladığı büyük bir tuzaktır. Türkiye’miz dahil devletlerin çoğunluğu bu tuzağa düşmüştür. Çünkü Siyonist düşünce sınır tanımaz.
SİYONİZİM NEDİR? VE KAYNAĞI ÇOK PARTİLİ SİYASETİN DÜNYA MİLLETLERİNE SUNULMASI, VE KENDİ ÇIKARLARI DOĞRULTUSUNDA KULLANMALARI
Demokrasinin gelişmesi açısından, çok partili sistem bir açılım ve gelişim olarak görülür. Fakat ülkeler ve toplumlar için kargaşadan başka bir şey değildir. Çok partili sistemde başarılara imza atmış, devletlerin sayısı yok denecek kadar azdır. Çünkü bu sistemde istikrar yoktur, istikrarın olmadığı yerde ne gelişme olur ne de kalkınma. Az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkeler için bu sistem tam bir felakettir. Çok partili sistem o ülkede ve topluluklarda insanları kamplara böler ve parçalar.
Çok partili sistem sayesinde, ülke içinde kargaşa ve kavga eksik olmaz, parti çıkarı, millet ve devlet çıkarının önünde tutulur. Siyon Protokolleri’nde halkın partilere ayrılmış olmasının, Yahudilerin “Dünya Krallığı” için ne kadar iyi bir iş olduğu anlatılmaktadır. Protokolde şu cümle yer alır. “Halkın partilere ayrılmış olması, onları bizim emrimize verdi; çünkü öncü olma mücadelesini yürütmek için para gereklidir. Para ise, hep bizim elimizdedir.”(9)
Ülkelere nasıl müdahale edeceklerinin planını, Çok partili sistem sayesinde yaptılar. Bu müdahaleyi de ülkeler üzerine kurdukları gizli istihbarat ve açık olarak çalışan teşkilatlarını kullanarak yaptılar. Partilerin çekişmesinde ve birinci olmanın en etkili aracı paradır. Para ile sermayenin gücü birleşince ve onlarda hangi partiden veya kişilerden yana ise, seçimlerden o avantajlı çıkıyor.
Paranın kontrolü de Siyonist Yahudi’nin elinde olduğu için siyasette istedikleri gibi oynuyorlar. Özellikle ülkemizde 1960’lı yıllardan sonra, milleti temsil için seçilen milletvekillerine baktığımızda, halkı temsil etmekten ne kadar uzak oldukları açık bir şekilde görülmektedir. Bu durum TBMM sinin kurulduğu yıllarda da faaliyette olan Siyonizm, Mustafa Kemal Atatürk’ün fark etmesiyle bu yönde faaliyet gösteren Mason kulüp ve dernekleri de kapatılmıştı. Bunu daha önceki yazılarımda da bunu açıklamıştım.
Milletvekillerinin çoğunluğu, ya bir holdingin önermesi ile listelere girmiştir, ya maddî gücünün sayesinde, ya Mason localarının, Lions ve Roteryan kulüplerinin desteği ile listelere girmiştir. İşte bu durum, Siyonizm’in, uygulanmasını istediği ve ideallerine ulaşmada kendisine hizmet eden bir ortamdır.
Bu ortam sayesinde parlamentolar tam mânası ile bir tiyatro salonuna dönüşmüştür. Önce istedikleri kişi ve kişileri seçtiriyorlar, seçilenlerin oynadıkları komedileri de basın yayındaki adamları aracılığıyla hicvediyorlar. Özellikle basından usta kalemlerini kullanarak, ağır bir eleştiri ve saldırı ile kargaşa ortamı meydana getirerek kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiriyorlar. Bu durum ülkemizde cumhur başkanlığı seçimlerinde açık bir şekilde görülmüştür.
Şimdi söyleyeceklerimi herkes hatırlayacaktır. TBMM inde işlenmedik rezalet kalmadı. Meclisimiz adam öldürmekten, fuhşa, soygundan kavgaya kadar her türlü rezaletin, komedinin yaşandığı bir yer olmuştur. Bakanlık yapan bir zat, nikâh şahitliğini yaptığı arkadaşının karısını yoldan çıkarmış, yatak sahnesi kamera ile çekilmiş ve bu rezil sahne televizyonlarda yayınlanmıştır. Sekreteri ile ilişkiye giren vekiller de işin cabası. Bütün bu rezaletler, milletin temsildeki en üst makamı olan Meclis’te yaşanıyor. Bu rezaletin yaşandığı ortamı hiç şüphesiz Siyonist Yahudiler hazırlamıştır, işte bunun bir başka kanıtı: Siyon protokolünün bir parçasıdır. “Politikanın ahlâk ile hiçbir ilgisi yoktur. Ahlâk kurallarına uyan hükümet, politik değildir ve bundan dolayı da zayıftır. Hükmünü yürütmek isteyen hile ve ikiyüzlülüğe başvurmalıdır.” (11)
Politikacılarımız halkı kandırmak için sık sık hukuktan ve hukukun üstünlüğünden söz ederler. Bunu niçin ne yaparlar? İşte cevabı: Siyon protokolüne göre işte cevabı “Kanunlara geçirdiğimiz hukuk, kitle için bir gerçek ifade etmez. Bu sözüm ona “halk hukuku” yalnız fikirlerde mevcut olabilir ve hiçbir zaman gerçekleşmez.“(12) Hak ve hukuk kitap sayfalarına yazılmaktan öteye gidemez. Politikacıların en çok kullandıkları kelime “hak”, “hukuk” ve “adalet” kelimeleridir. Gerçekte “hak” kelimesi milletin gözünü boyamak için kullanılır, hiçbir zaman hak uygulamaya konmaz. Bu da kararlaştırılarak uygulamaya konmuş bir ilkeleridir:
“Bizim amacımız gücü ele geçirmektir. “Hak” kelimesi, ziyadesiyle boş ve soyut bir kelimedir.”(13) Bu başlık altında Siyon Protokolleri’nden alıntıladığımız hususlar, fazlasıyla ülkemizde uygulanmıştır.
SİYONİZİM NEDİR VE KAYNAĞI MASON LOCALARI, LIONS, ROTARY VE BENZERİ KURULUŞLAR HER ÜLKEDE FAALİYET ÇALIŞMALARI
İnsanların kafasını şu soru karıştırabilir: Bu nasıl bir teşkilattır ki, dünyayı yönetmeye ve idaresi altına almaya çalışıyor, bunu nasıl gerçekleştirecekler? Bu öyle bir teşkilatlanmadır ki, binlerce yıllık bir çalışmanın sonucu bütün dünya bir ağ gibi yeraltı ve yer üstü teşkilatları ile örüldü. Tarihe baktığımızda değişik isimlerde karşımıza değişik teşkilatlar çıkmaktadır: “Kabala, Tapınak Şövalyeleri, Masonluk , Siyon” gibi.
Siyon Protokolleri’nin uygulanmaya konması ile birlikte kullanılan en aktif teşkilat Mason localarıdır. Mason locaları sayesinde Siyon ilke ve prensiplerini bütün dünyaya yaymışlardır. Bu hususta Prof. Dr. Hikmet Tanyu’nun tespitine kulak verelim: ve “Siyonizm ilk tohumlarını, Mason kuruluşlarına ve bu teşkilata üye devlet adamlarına aşılamıştır. Bunun içindir ki, Yahudi yaşadığı müddetçe Mason teşkilatı da yaşayacaktır. Yahudiler bu gizli teşkilatın her yerde kurucuları ve idarecileri olmuşlardır. Müslüman Türk milletinin bağrında Masonluğun putperest bir hayat sahası bulmasını yaşamasını Yahudiler temin etmişlerdir.(14)Hikmet Tanyu’nun bu tespitini Siyon Protokolleri de doğrulamaktadır:
“Dünyanın her tarafında Mason locaları açacağız; değerli veya değerlenmek becerisinde olanları oraya çekeceğiz. Bu localar bizim başlıca haber alma bürolarımız ve faaliyetimizin en önemli vasıtaları olacaklardır. Bütün bu locaları, büyüklerimizden oluşan ve yalnız bizlerce bilinen bir idareye bağlayacağız.” (15) Mason locaları, Siyonizm’in, insanlığı köle yapıp, dünya egemenliğini ele geçirmek için kullandığı kuruluşlardır. Mason locaları nasıl çalışacak, kimleri bünyesine alacak…? Bütün bunlar gizlilik içinde yürütülmektedir. locaların nasıl çalışacaklarını da Protokollerden öğrenelim:“Bu localara toplumun her tabakasından insanlar kabul edilecektir. En gizli siyasal tasarılar bizce bilinecek ve meydana çıktıkları günden itibaren idaremize geçecektir.”(16)
Masonluğun olmazsa olmazı ve en önemli özelliği gizliliğidir. Son yıllarda ülkemizdeki Mason localarının faaliyetleri ve uygulamaları ile bilgiler kamuoyuna sızdı. Bu bilgileri yayanların başlarına bir sürü garip olaylar gelmeye başladı. Kimi kaza yaptı, kimi hapse düştü, kimi işinden oldu. Sonuçta Masonların faaliyetleri gündemden düştü. Mason localarına mensup olanların gerek kendilerinin, gerekse onlarla uğraşanların ne büyük tehlikede olduklarının haberini yine Protokoller bize haber vermektedir: “Masonları öyle bir biçimde öldürtüyoruz ki, hiç kimse hatta hükümetlerimizin kurbanları bile şüpheye düşemez. Gerektiği zaman bunların hepsi kendi ecelleriyle ölüp giderler. Bunu bildikleri için Mason kardeşler de itiraza cesaret edemezler. Bu tedbirler Masonluğun bağrından her türlü itiraz tohumunu çıkarıp atmıştır.“(17)
Açıkça denilmiştir ki, bizimle yola çıkanlar bize uymak zorundadırlar. Bize uymayanın yaşama şansı yoktur, ölüm onun için kaçınılmazdır. Ölümü öyle planlı, programlı yapılır ki, herhangi birinin ruhu bile duymaz. Zannedilir ki, normal şartlarda eceli geldi ve öldü. Masonlar bunu bildikleri için fire vermezler. Mason olduktan sonra uygulamaları beğenmeyip bünyeden ayrılanların olduğu görülmüş değildir. Ayrılamazlar; çünkü bilirler ki, ayrılık ölüm demektir. Kendisi olmasa bile bir yakını, muhakkak ihanetin bedelini öder. Bütün Masonlar bunu bildikleri için, Mason localarında itiraz olmaz, tam teslimiyet vardır. Onlar tarafından işlenen cinayetler ( üzeyir Garih cinayeti) o kadar ustalıkla işlerler ki, her biri fail–i meçhulden öteye geçmez.
Görünmeyen bir gücü kim devirebilir? İşte bizim gücümüz böyle bir güçtür şeklinde savunurlar. Bu hususta da Prof. Dr. Hikmet Tanyu’nun tespitlerini dinleyelim: “Amerika Birleşik Devletleri’nde hayatî ehemmiyete haiz pek çok kuruluşlarında ön safta gelen Yahudiler, Beynelmilel Rotary İnternational ve Lions İnternational’ın da idareci kadrolarını teşkil etmektedirler. Dünyanın çeşitli ülkelerinde mevcut bölge temsilcilikleri ve genel sekreterlerinin çoğu Yahudi ve Yahudi asıllıdır. Türkiye’de de bu böyledir.”(19)
“Günümüzde Türkiye’de 30.000’e yakın Yahudi dönmesi (Yahudi olmayıp da yukarıda saydığımız faaliyetlerde bulunanlar) bulunmaktadır. Bilhassa tahsil ve diplomalı kişiler içinde Türkiye’ye Masonluk, Sosyalizm, Komünizm bunlara mensup kişiler tarafından getirilmiş ve geliştirilmiştir.”(21)
Ülkemizi idare edenlerin isimlerinin Ahmet, Mehmet, Mustafa, Hasan olmaları sizi yanıltmasın. Bu aziz millete ait sadece isimleri vardır. Büyük çoğunluğu dönmelerdendir ve Siyonist ideolojiye hizmet etmektedirler. Bu konuyla ilgilenenler için Will Durant, Roger Lambelin, “Yahudiliğin Tarihi ve Siyon Liderlerinin Protokolleri”, Tercüme; A. Basad Kocaoğlu, , Okumuş Adam Yayıncılık, İstanbul 2004 Hikmet Tanyu, “Tarih Boyunca Yahudiler ve Türkler”, Bilge Yayıncılık
SİYONİZİM NEDİR VE KAYNAĞI İŞÇİLERİN KULLANILMASI
Yer yüzünde insanlığı tehdit eden ve zulme uğratan sistemlerin tamamı, (Marksizm ve faşizm de dahil) Siyonistler tarafından gündeme getirilmiştir. Bunların içinde işçileri kullanan sisteminde Marksizm’in olduğu bir gerçektir.Marksizm’in termelinde toplum sınıflara bölünmüştür. Sınıfların olduğu yerde de çatışma vardır. İşte Siyonizm’in istediği de budur.
Toplumu sınıflara bölmek, bölünmüş toplumlarda sınıflar arası çatışmaları çıkarmak ve kendi hakimiyetleri doğrultusunda hareket etmek. Siyon protokollerinin ikincisinde şöyle denilmektedir. “Darvinizm”, “Marksizm” ve “Nictzsche” ile sağladığımız başarılara bakınız. Bu eğilimin öldürücü tesiri hiç değilse bize meçhul kalmamalıdır. (1) Bir yanda işçi ve ezilmişler için Marksizm’i tek çare olarak sunuyor, Marksizm sayesinde elde ettikleri başarıları anlatıyorlar, diğer yanda da bu eğilimin ne kadar öldürücü bir zehir olduğunun altını çiziyorlar. Bu Protokolleri yazanların zeki ve işini bilir insanlar olduğu ne kadar belli.
İşçiler ( yoldaş sözcüğünü de kullanarak ) için Marksizm’i dünya gündemine getirenler, diğer yanda Siyon Protokolleri’nde işçi için bakın neler yazmaktadırlar:“Bizim işimize gelen, işçinin sürekli aç ve zayıf kalmasıdır; çünkü o böylelikle bizim idaremize boyun eğecek ve bizim irademize karşı durmak için kendinde ne kuvvet, ne mecal bulacaktır.”(2) İşçi hakkı ve işçinin ezilmişliğine çare için ortaya çıkanların, asıl amaçları işçinin aç kalması, aç kalan işçinin isyanı ve isyan ederek, anarşiyi meydana getirmesini sağlamaktı. Bu ve buna benzer senaryo 20. yüzyılın hemen, hemen her anında dünyanın her köşesinde yaygın bir şekilde uygulandı.
Dünyanın her yerinde planlı olarak çalışan Siyonist kara eller işçileri ayaklandırmakla kalmadı, ekmek parası peşinde koşan işçiyi anarşi ve terörün içine çektiler. Bu, ne tesadüfen meydana gelmiş, ne de lokal bir uygulamaydı. Yapılanlar, Siyon Protokolleri’nde alınan kararların uygulamasıydı. Yine Siyon Protokolleri’ne bakalım:“İşçiyi anarşiye ve alkollü içkilere alıştırarak üretim vasıtalarını kurnazca baltalayacağımız gibi bu durumun zamanından önce göze çarpmaması için de, asıl maksadımızı, “işçi sınıfına hizmet ve bugünkü öğretmekte olduğumuz büyük iktisadî prensipleri yayınlamak” maskesi altına gizleyeceğiz.” (3)
“Biz, açlığın sebep olduğu sefalet, kıskançlık ve kin ile halkı kışkırtır ve bize uymayanları ezmek için onları kullanırız.”(4)
“Cemiyetin içine düştüğü, darboğaz, ekonomik ve çeşitli sıkıntıları basın yayın yolu ile mübalağalı bir şekilde halka sunuyorlar. Mübalağa ile sunmaktaki amaç, halkı kışkırtmak, insanlar arasında kin duvarları örmektir. Bu uygulama ülkemizde çok başarılı oldu, halkı değişik gruplara böldüler, biri diğerine kin ve nefretle bakar oldu. Bu kargaşa ortamı Siyonizm felsefesinin hâkimiyeti için gerekliydi.”
DÜNYA EGEMENLİĞİ İÇİN STRATEJİ DEĞİŞİKLİĞİNE GİTMEK
Siyonizm, dünya egemenliğini kurabilmeleri için, dünya milletlerine kurulan planlı tuzaklarına Mason locaları ile başlamışlardı. fakat Mason localarının çalışmalarındaki gizlilik ve esrar, bazı ülkelerde tepki çekti. Tepkilerin artması neticesinde, Mason locaları bizde olduğu gibi, kapatıldığı ülkeler bile oldu. Mason localarının tepki çekmesi, ve kapatılması onlara yardımcı kuvvetlerin oluşturulmasını gündeme getirdi. Bunlar da, Rotary, Lions, Bilderberg hareketleridir. Bu yeni teşkilatlanmalar, kamuoyuna daha farklı mesajlar verebilmek için kuzu postuna bürünmüş kurt misali hareket etmektedirler. Özellikle Rotary, Lions kulüpleri bulundukları ülkelerde hayır kurumlarına yardım ederek, “yardımsever kuruluş” imajı ile faaliyet yapar.
Bugün dahi Rotary, Lions kulüpleri sosyal faaliyetlerde bulunduklarını, yardım işleri ile uğraştıklarını ima ederler. Oysa bunların asıl görevleri, Siyonist ideal için, kamuoyu oluşturmak, toplumda etkin konumda bulunan insanları saflarına katarak, hâkimiyet sağlamaya çalışmaktır.
SİYONİZİM NEDİR VE KAYNAĞI DÜNYA VE ÜLKELERİN EKONOMİLERİNİ ELE GEÇİRME ÇALIŞMALARI
Siyonist liderleri, dünya hâkimiyetine adım, adım nasıl varacaklarının plan ve programını yaptılar. Şimdi bu protokollerden çarpıcı anekdotları sizlerin dikkatine sunacağız. Göreceksiniz ki, bundan yüz sene önce alınan kararlar, aşama, aşama nasıl da uygulanmış. Dünyayı nasıl ele geçireceklerini protokollerde şöyle anlatmaktadırlar.“Peygamberlerimiz bize, bütün yeryüzünü idare etmek üzere Allah’ın bizi seçmiş olduğunu söylediler. Allah bize bu meseleyi başarabilecek bir deha vermiştir; hasım tarafta bir deha olsaydı, bizimle didişebilirdi; fakat dağdan gelen bağdakini kovamazdı. Aramızdaki çekişme dünyanın bir eşini görmediği derecede zorlu olurdu. Yönetim makinesinin bütün çarkları motora bağlıdır ve o motor da altındır. Bilginlerimiz tarafından geliştirilen iktisat ilmi bize altının görkemli değerini göstereli çok zaman oldu.” (7)
Kendilerinin seçilmiş insanlar olduklarını açık bir dille ifade ediyorlar. Gelecekte ekonominin milletler ve ülkeler üzerinde ne kadar etkili olacağını düşünen Siyonistler buna göre tedbirlerini de almışlardır. Yine Siyon Protokolleri’nin bir yerinde bu durum şöyle izah edilmektedir: “İktisadî ilimler Yahudilere öğretilecek en mühim ilimlerdir. Biz bir banker, sanayici, sermayedar ve bilhassa milyonerler zümresiyle kuşatılmış olacağız; çünkü sonunda her şey rakamlarla kesinleşecektir.” (8)
Ekonomi ilmini bilme ve kullanma sayesinde bankalar, büyük sanayi ve ticarî kuruluşlar, büyük sermayeler elimizde olacak diyorlar. Nitekim öylede oldu. Dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun, büyük holdingler ya Siyonist Yahudi’nin elindedir, ya da yandaşlarının, destekçilerinin.
DÜNYA BASINI İLE ÜLKELER BASININI ELE GEÇİRME ÇALIŞMALARI
Dünya hâkimiyeti için, basın yayın çok ama çok önemlidir. Basın yayını ele geçirmenin ne kadar önemli olduğunu anlatan Siyon Protokolleri’nin II. Bölüm’ünde şöyle denilmektedir:“Basın, söz hürriyetine vücut verir. Ancak, devletler bu güçten faydalanmasını bilmediler ve bu güç bizim elimize geçti. Şimdi biz, gölgede kalmakla beraber, istediğimiz tesiri ortaya çıkartıyoruz…” (9) Basının önemini tespit ettikten sonra, ülkelerdeki basın yayını kontrol altına almak için çalışmalar başlattılar. Basını kullanmak ve kontrol altına almak için, Siyonizm’e hizmet için kurulan kitle örgütlerinin çalışmaları, Medyayı ele geçirmek için, önemli katkı sağladılar. Nasıl başarılı olduklarını kendileri de şöyle açıklamaktadırlar:
“Büyük kudretin yani basının zaten gizlice elimiz altına düşürdüğü halk, bize yardım edecektir. Doğrusunu isterseniz, ağza almaya değmez bazı istisnalar bir yana, basın bütünüyle bize bağlıdır. (10)
Ülkemizden örnek verecek olursak, ülkemizin önde gelen gazeteleri 1980’li yıllara kadar Yahudi asıllı, Siyonist ideale hizmet eden insanların elinde değil miydi? Sedat Simavi ve Haldun Simavi Gibi. Bunların bir kısmı bizzat basın yayın kuruluşlarının sahibiydi. Bir kısmı da ya köşe yazarı ya da yönetici durumundaydı. Aşağıda Tanyu hocanın eserinden isimlerini vereceğimiz kişiler ya Mason Locası, ya Lions, ya Roteryan, ya Bilderberg üyesidir, ya da dönme Sebatayist’tir. Simavi Biraderler, Hürriyet, Günaydın Gazetelerinin sahipleri. Türkiye kamuoyuna seks ve ahlâksız yayınların girmesini sağlayan bu kardeşlerdir. Vakti zamanında hemen hemen bütün seks mecmua ve magazin yayınları bunlarındı. Abdi İpekçi, Milliyet gazetesi başyazarı. Emil Galip Sandalcı, Vatan gazetesi yazarı. Ahmet Emin Yalman, Vatan gazetesi sahibi.Talat Human, Milliyet gazetesi yazarı ve Eski Kültür Bakanı. Sami Kohen, Milliyet gazetesi yazarı.Reşat Nuri Güntekin, yazar.Ziya Gökalp, yazar, sosyolog Ahmet Rasim, gazeteci, yazar.Namık Kemal, şair, yazar. Mehmet Emin Yurdakul, şair (11) Bu isimleri çoğaltmamız mümkündür.
Siyonizm ile ilgili çalışmalar ve faaliyetleri bu kadar sınırlı kalmıyor tabi ki. kültür, sanat faaliyetleri içerisinde de çalışmaları mevcuttur.
Kaynaklar
1- Siyon Protokolleri Yazar : Victor Marsden Çeviren: Sami Sabit KARAMAN Temin Edilebilecek Adres: KAMER YAYINLARI Beyazsaray Kitapçılar Çarşısı, Zemin Kat: No: 3 Beyazıt – İSTANBUL
2- Will Durant, Roger Lambelin, “Yahudiliğin Tarihi ve Siyon Liderlerinin Protokolleri”, Tercüme; A. Basad Kocaoğlu, , Okumuş Adam Yayıncılık, İstanbul 2004
3- Hikmet Tanyu, “Tarih Boyunca Yahudiler ve Türkler”, Bilge Yayıncılık
Yorumlar
Kalan Karakter: