Temel eğitimini köyünde aldıktan sonra Konya’ya gitmiş, uzun süren bir eğitim ve tasavvuf deyişiyle “seyr-i sülukunu” Konya alimlerinden Muhammed Kudsi Bozkırî Efendi yanında tamamlamıştır. Muhammed Kutsî Bozkıri Efendi bir gün kendisini yanına çağırmış, “Hasan Efendi, bir postta bir aslan yaraşır, Sen Yalvaç taraflarına git ve onları irşad et, ilminle onları aydınlat!” demiş.

Hacı Hasan Feyzi Efendi, hocasının talimatı üzerine Yalvaç’a yerleşmiş, bugün de aynı isimle adlandırılan Sofular Mahallesi’nde bir cami ve bir medrese yaptırmış. İlim, irfan yolunda Yalvaç halkına uzun süre önemli hizmetlerde bulunmuş. Fakat hizmetlerine kıskanan ve ona tehdit eden bir aile yüzünden, tekkesini ve medresesini oğlu Ahmet Feyzi Efendi’ye bırakarak, takriben 1850’li yıllarda Denizli’ye hicret etmiş.

Denizli’de bugün içerisinde türbesi ve camisinin de olduğu geniş bir araziye medrese yaptırmış ve yüzlerce talebe yetiştirmiş. Akkonak Mahallesi’nde türbesi olan ve halk arasında Üzüm Dedesi olarak bilinen Hüseyin Hulûsi Efendi de bunlardan birisidir ve onun halefidir.
Kuşpınar Mahallesi’nde olan Hacı Hasan Feyzi Efendi Camisi’nin 3/2’si cami olarak kullanılmakta, 3/1’i kadar bölümü de türbe olarak ayrılmıştır. Türbe içerisinde sağ tarafta Hacı Hasan Feyzi Efendi, ortada oğlu Kuddisi Efendi, üçüncü sırada da karısının sandukaları bulunmaktadır.

Ferruhe Kızın Acı Sonu ve Hazin Öyküsü
Hacı Hasan Feyzi Efendi’nin türbesinin arka bahçesinde, demir parmaklıklarla örtülü bir mezar bulunmaktadır. Bu mezarda “binbaşının kızı” lakaplı Ferruhe adında talihsiz bir genç kız yatmaktadır. Ferruhe’nin acıklı hayat hikâyesi yıllardır Denizli’de dilden dile dolaşmaktadır.
Ferruhe ve ailesi, Makedonya’nın Üsküp veya Manastır yöresinden 20. yüzyıl başlarında Denizli’ye gelmişler. Ferruhe’nin babası Binbaşı Şükrü Bey (Ertürk) Denizli’de görev yapmaktadır. Şükrü Bey, ailesi için Hacı Hasan Tekkesi yakınlarında bir ev tutarak yerleşmiş. Ferruhe, Hacı Hasan Feyzi Efendi’ye karşı çok yakınlık duymakta ve annesiyle birlikte her cuma türbesinde onu ziyaret etmektedir.
Bir defasında Ferruhe annesine “Ben ölürsem Hasan Feyzi Dede’nin türbesine yakın yerde şuraya gömün” demiş. Bu arada Şükrü Bey yarbaylığa yükselmiş. Çiçeği burnunda bir genç kız olan Ferruhe, babasının askerlerinden birine gönlünü kaptırmış ve askerin sözüne aldanıp birlikte kaçmışlar.
Yarbay Şükrü Bey haberi duyunca çılgına dönmüş ve askerine, “Onları bulun, Ferruhe’yi canlı getirin, askeri vurun!” diye emir çıkarmış. Âşıkların, Dinar tarafına gittikleni öğrenen askerler, kısa süre sonra kaçaklarla karşılaşmışlar.
Askerlerin ateş ettiği sırada mermiler askere değilde Ferruhe’nin göğsüne isabet etmiş. Yere yığılıp kalan genç kızın cansız bedenini Denizli’ye getirmek üzere askerler yola çıktığı sıralarda, Hacı Hasan Feyzi Efendi Denizli’deki caminin cemaatinden birkaç kişinin rüyasına girmiş ve, “Dinar tarafından bir misafirim geliyor, gidin onu karşılayın” demiş. Sabah namazında aynı rüyayı gördüklerini anlayan mahalle sakinleri iyice meraklanmışlar.
Sabah erken yola çıkan mahalle sakinleri, Denizli’nin girişinde Ferruhe’nin cenazesini getiren askerlerle karşılaşmışlar. Acı haber o gün Denizli’nin üzerine bir kara bulut gibi çökmüş. Annesi, Ferruhe’nin vasiyetini hatırlayıp, türbenin bahçesinde işaret ettiği yere gömülmesini istemiş. Olay 21 Mart 1924 tarihinde meydana gelmiş. Ferruhe’nin acı sonu, tüm Denizli’yi ağlatmış ve mateme boğmuş.
Yorumlar
Kalan Karakter: