Geçtiğimiz hafta içinde aracımın “vizesi” için TÜVTÜRK’e gittim. TÜİK verilerine göre, ilimizde araç sayısının hızla arttığına dair bilgiler varken, sanki vize tarihi gelen araçlar vizeye gitmeyecekmiş gibi düşünerek “nasıl olsa araç fazla değildir” düşüncesi ile öğleden sonra randevu alarak gittim. Biraz da öğle saatlerindeki aşırı sıcakları düşünerek aldığım bir randevu oldu.
Muayene istasyonuna gittiğimde kalabalığı görünce inanın çok şaşırdım. İki yıl önceki kalabalık ile 2021 yılındaki kalabalık arasında dağlar kadar fark vardı. Neyse gidip sıramı aldım, başladım beklemeye. Sıcak havanın baskısı altında ağaçların altında bekledim. Çünkü bekleme alanı yetersiz ve sadece sıraları gelmek üzere olan insanlar bekliyor.
Oysa TÜVTÜRK yönetimi, bu kadar insanın bekleyebileceği bir alanı hazır hale getirse olmaz mı? Senin velinimetin olan bunca insanı sağda solda, ağaç gölgesinde bekletmek ayıp değil mi?
Araçlar da öyle. Randevu sistemi sarktıkça, araç sayının fazlalaşması bu durumu ortaya çıkarıyor. Benim gibi yüzlerce insan da bekliyordu. Mecburi bir durum olduğu için, mecburen bekleyeceğiz elbette. Pandemi kuralları ise yok denecek şekildeydi.
Yazımın asıl konusuna gelmeden önce, burada şahit olduğum bazı olayları yazmak istiyorum. Çünkü Denizli merkezde binlerce insana hizmet veren bir merkezin bu denli “vurdumduymaz” yönetilmesini anlamak mümkün değil. Yüzlerce lira vererek aracını muayeneye getiren insanların, dağ başında bir tuvalet bulamaması ve çalıların arasına yönelmesi ne demektir?
Evet. Yüzlerce insanın geldiği, beklediği koskoca istasyonda tek tuvalet var. O’da oradaki büfenin içerisinde bulunuyor. Büfeyi işletenlere soruyorsun, “Tuvalet arızalı” diye kimseyi almıyorlar. Ben iki kez vizeye girdim. 10 gün ara ile gittiğim istasyonda hala tuvalet kapalıydı.
İstasyonun “kayıt, vezne” gibi kısımlarında çalışanlar, insanların sorularına cevap vermek yerine, burunlarından kıl aldırmaz şekilde hareket ediyorlar. Bu yüzden, personelin yönlendirmesi yüzünden sırasını kaybedenlerin, yanlış işler yapanların sayısı oldukça fazla.
Mesela; ilk müracaat anında sıra numarası alıyorsun, “sıra numarasını takip et” diyor. Kişi bunu anlamıyor. Soruyor, “Hangi sırayı?”, Çalışan umursamaz şekilde, “numarayı takip et” diyor. Kişi, zaten anlamadığı için soruyor. Bunu çalışanın anlamış ve “Evraklar için kapı üzerindeki numaraları takip et” dese, sorun kalmayacak.
Yani, aracının vize tarihi gelmiş, mecburen yaptıracaksın. Yaptırmazsan trafiğe çıkamıyorsun.
İstasyon çalışanları bunu bildiklerinden konuşmayı bir kenara bırakın, adeta azarlarcasına hareket ediyorlar. Aradaki camdan ve yüzümüzdeki maskelerden dolayı, bana söylenenleri tam manasıyla duyamadım. Sordum, aynı şeyleri söyledi. Anlamadım, ama mecburen işlem bitti ve çıktım. Dışarda bekleyenlere sordum ve öyle beklemeye ve işlemleri yapmaya başladım.
Araçları kontrol eden kişiler ise, tam evlere şenlik. Aracımın motor ve yürüyen aksamında hiçbir sorun çıkmadı. Benzin deposu ile benzin katılan kapak arasındaki borular, kıvrık yerinde lastik boru ile birbirine bağlanmış. Buradaki kelepçelerden bir tanesi gevşemiş ve benzin sızmış. “Bu ağır kusur, yaptır” dediler.
Sanayideki ustaya TÜVTÜRK belgelerini verdim. Usta aracımı kaldırdı. Denilen yere baktı ve başladı söylenmeye. “Abi, bunlar artık iyice sapıttılar. Bu boru kırık değil, kelepçe gevşemiş ve benzin sızdırmış. Sızma yeni değil” dedi. İstasyon çalışanı, bana göre, tam manasıyla kontrol etmek yerine, O bölgede yeşilimsi renk olunca “hata buldum” anlayışında insanlara adeta eziyet ediliyor.Halbuki bir tornavidalık iş.
Vize tekrarı için gittiğimde, benimle aynı kaderi paylaşan bir arkadaş ile sohbet ederken, konu buraya geldi. 2020 trafik çıkışlı aracına hafif kusur olarak sıralama yapmışlar: “Sileceklerin lastiği yıpranmış, ilk yardım çantası eksik, dikiz aynası ayarlanmıyor”
Anlayacağınız, istasyondan hafif kusur yazılmayan hiçbir araç çıkmıyor. Siz, dilinizle kuş tutsanız daha; onlara göre her araçta bir kusur bulunuyor. Galiba muayeneyi yapan insanların eşref saatine denk gelmek gerekiyor. Yoksa olmuyor işte…
Bana göre; istasyon çalışanları psikolojik destek testlerinden geçirilmelidir. İnsan ilişkileri anlatılmalı ve o hengamede en az kendileri kadar gergin olan insanlara davranışları kontrol altına alınmalıdır.
BU İSTASYON DENİZLİ’Yİ KALDIRAMIYOR
Gelelim asıl önemli konuya.
Bütün kesimlerin malumu olduğu üzere, ilimizde araç sayısı her yıl hatırı sayılır ölçüde artmaktadır. Döneminde çok rahat hizmet veren bu istasyon, son 5 yıldır Denizli’nin araç yükünü kaldıramaz durumdadır. Randevu sisteminde eskiden 15 dakika sapma olurdu. Şimdi ise iki saate yakın bir sapma var. Bu da, durumun vahametini ortaya koymaktadır.
Bu yüzden, iki merkez ilçeye ayrılan Denizli’miz de, Pamukkale ve Merkezefendi ilçelerinde TÜVTÜRK istasyonları kurularak, halkın hizmetine açılmalıdır. Böylelikle nüfus oranlarına göre ayarlanan ve aynı zamanda günümüz teknolojisi ile donatılan istasyonlar bugün yaşadığımız hiçbir olumsuzluğu yaşamayacak ve insanlarımız memnun olacaklardır.
Yetkililer bence bu konuyu düşünmeli. Mobil servisler ile bazı ilçelerimizde işlem yaptıran merkezin, iki ilçemizde iki istasyon açma konusunda kararlılık göstermelerini diliyorum. Umarım, pek çok Denizlilinin düşüncesi olan bu yazdıklarım, TÜVTÜRK yetkililerini harekete geçirir.
Saygılar sunuyorum.
Esen kalın…