Yaklaşık üç aydır başımızın belası olan Koronavirüs sebebiyle bütün hayatımız alt üst oldu ve hala devam ediyor. Ne zaman biteceği belli olmamasına rağmen, tedbirli bir hayat sürmek için çalışmalar hayatımıza girmeye başladı. Maske, dezanfektan ve sosyal mesafe ile artık bundan sonra yaşamayı sürdüreceğiz. Durum onu gösteriyor ki, bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve yeni bir yaşan tarzı ile karşı karşıyayız.
Temizliğin ön planda olduğu bu virüs belası, Müslüman bir ülke olan Türkiye’de gerçekten çok az bir kayıp ve beklenilenin aksine çok az bir olay ile atlatıldı. Bunda şüphesiz temizliğe dikkat etmemiz, namaz kılmamız dolayısı ile bir vakit ellerimizi, yüzümüzü; kısaca vücudumuzun görünen kısımlarını temizlememiz etkili oldu. Yoksa, halen çarşı-pazarda gördüğümüz gibi, sosyal mesafeye bile dikkat etmeyen Türk insanı, adeta virüse başkaldırı konumunda yaşamayı sürdürüyor. Biraz daha dikkatli olsak, gerçekten bu virüs bize “elveda” diyecek.
Benim burada üzerinde durmak istediğim olay, ekonomik yönden bütün kesimleri mağdur eden bu virüs, hayatlarını normal şartlarda sürdüren ve Etliye sütlüye karışmayan sıradan insanların da ekonomik buhrana süreklenmiş olmalarıdır.
Hani, “Ben kredi ve kredi kartı kullanmam. Cebimde para varsa harcarım. Onun ötesinde ekonomik yönden dar boğaza girmem” diyen bir kesim vardı ya, bu virüs ile birlikte onlar da artık borçlandılar. Bankanın yolunu bilmeyenler, emekli maaşları haricinde banka kuyruğuna girmeyen bu insanlar, son anda kredi almaya, kredi kartı kullanmaya yanaştılar.
Basın yolu ile edindiğimiz bilgilere göre; bugüne kadar hayatlarında hiç kredi kullanmayan 149 bin aile ilk kez kredi çekti. 94 bin kişi de hayatlarında ilk kez kredi kartı kullanarak dijital ortama girdiler ve borçlanmak zorunda kaldılar.
Oysa virüs hayatımıza girdiği güne kadar kendi yağı ile kavrulan bu insanlar, virüs günlerinin uzun süreceğini ve kendilerine yardım edecek kimsenin olmaması yüzünden böyle bir kararı almış olabileceklerini düşündürüyor. Nitekim yardımların kısıtlı olması, hükümetin belirlediği şartlara uymayan bu insanlar; gerçekten çok zor durumda olmalılar ki, böyle bir yola başvurdular.
Yine, hükümet tarafından açıklanan “mağdur olanlara 6 ay ödemesiz, 10 bin tl. kredi olayı da, insanların bekledikleri gibi olmadı. Banka yönetimi kredi için başvuran kimi insanlara 10 bin tl. yerine 3 bin tl. vererek, onlara karamsarlığa itti. Gerçi insanların maddi durumlarının olmayışı bankaları bu yönde karar vermeye sevkettiyse de, insanların hüzünleri yüzlerinden okunuyordu. Üçretsiz izine çıkarılmış, sadece maaşları ile geçinen bu insanların gelecekleri belirsizdi. Böyle olunca da, ailesini düşünen bu insanlar çaresiz bir şekilde ne yapacaklarını düşünmeye başladılar.
Yaklaşık üç aylık virüs karantinalarının sürdüğü ve halen tedbirli bir şekilde devam eden hayatlarımızın idamesi için artık bir şeyler yapılmak zorundadır. Telaştan ve virüsün ani hayatımıza girmesinden etkilenen sektörler ve yöneticiler, çok zor günler geçiren insanlarımıza yardım için ikinci, hatta üçüncü kez faaliyete geçmek zorundadır.
Bu günlerde yardımlaşma, hayatı birlikte devam ettirebilmenin yegane düsturu “paylaşma” olmalıdır. Eğer bunu yapamazsak, kendimizi tedbirle bir virüsten koruyamazsak, halimiz nice olur düşünmek bile istemiyorum.
Allah yardımcımız olsun..