İsrail’in iç siyasetine alet ederek, her seçim döneminde yaptığı gibi Gazze şeridine, daha doğrusu Filistin topraklarına yaptığı saldırı elbette insanlık adına, İslam adına kabul edilemez. Bunu şiddetle kınıyorum.
Elbette tarih boyunca bütün mazlum devletlerin yanında yer alan, onların yaralarını sarabilmek için “ihanetler” olsa da bunları görmezden gelerek, hazır bekleyen Türk Milleti, dünya üzerinde yalnız ve ancak “Türk’ün, Türk’ten başka dostu yoktur” düsturunu bilmesine rağmen; hala mazlumların yardımını koşması ile ne kadar kadirşinaz bir millet olduğunu ortaya koymaktadır.
Cennet Mekan Sultan 2. Abdülhamit, Osmanlı Devleti çok güç durumda olmasına, bir kalemde Osmanlı’nın bütün borçlarının silineceği teklif edilmesine rağmen “Kanla alınan vatan toprakları para ile satılamaz” anlayışını Yahudilere söylediğinde, Siyonistler de “Biz almasını biliriz” tehdidi ile hareket etmişler, hem Filistinlilerin topraklarını satmalarına ikna etmişler, hem de bunu önlemek isteyen Abdülhamit Han’ı “Hal” ederek Osmanlı’nın ömrünü kısaltmışlardır.
Sonrasında Mekke, Medine, Yemen topraklarında İngilizlerin oyunlarına kanan Arapların arkadan vurduğu Türk Ordusu’nun neferleri bir bir şehit edilmiş, Filistinlilerin nöbet tuttukları Mısır esir kamplarında 15 bin Türk Askeri “Asit kuyularına” yıkanma ve dezenfekte bahanesi ile zorla sokularak “kör” edilmişlerdir. Tarihin tozu sayfalarında yer alan, ancak siyasal İslamcıların ve Arap sevicilerin açmadığı bu “kahpelik” dosyalarının neticesinde; bugün bizim kucak açtığımız bu milletler, bizi her zaman sırtımızdan vurmuşlardır.
İşte İngilizlerin kirli oyunları içerisinde yer alan, topraklarını satarken “Karlı bir iş yaptık. Susuz ve Çöl topraklarını Yahudilere sattık” diye sevinen Filistinliler, kendi sonlarını hazırlamışlardır. Bugüne kadar Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tam desteği ile ayakta kalan bu Millet, hiçbir zaman bizim yanımızda yer almamış, Ne KKTC’ni tanımış, ne de BM ve İslam Konferansları nezdinde bizim lehimize bir oyları olmamıştır. Üstelik PKK dahil, bizim aleyhimize çalışan bütün kuruluşların yanında olmuştur.
Bütün ihanetler bilinmesine rağmen “mazlum Müslüman” olmalarından dolayı her daim yanlarında olduğumuz Filistin için, hala yardım kampanyaları düzenliyor, onların şehitlerinin ardından gıyabi cenaze namazı kılarak, mücadelelerine destek veriyoruz. Her daim hatıralarını taze ve canlı tutuyoruz.
İlimizde de, iktidarın yönlendirmesi ve telkinleri ile !İsrail’i kınama” adı altında meclis kararları alınmış, Pandemi yasakları içerisinde “telin toplantılarına ve gıyabi cenaze namazlarına” izin verilmiştir. Norma zamanlarda bile milli bayramların kutlanmasına izin vermeyen iktidar, ne hikmetse Filistin olayında izin vermemesine rağmen, göz yummuştur..
Bunların yapılması elbette iyidir. Cılız bir kükreyiş bile olsa, bu tür küçük kıvılcımlarla mazlum dindaşlarımızın yanında olmak iyidir.
Ama, yıllardır Çin esareti altında inleyen, asimile edilen, evlerinde, mahpuslarda, açık cezaevlerinde, okullarda zulme uğrayan Uygur Türkleri’ne neden bir meclis kararı alınmaz, bir kınama yapılmaz ve destek çıkılmaz anlamıyorum. Ve onlara ne zaman sahip çıkılacak merak ediyor ve bekliyorum.
Denizli Büyükşehir Belediye Meclis toplantısında İyi Partili Meclis üyeleri bu konuda bir bildiri okusalar da, kimse “kaale” almamıştır. İki satır bile olsa bir kınama çıkmamıştır. Üzücü olan da budur. Uygur Türklerinden alınan haberlerin hiçte iyi olmadığı bilinmesine rağmen Çin zulmünün her gün artarak devam etmesi bilinmesine rağmen; Avrupa’nın yürekli bir iki devleti kadar olamadık. Kınama çıkaramadık. Türk Milleti’nin “mazlumların yanında olduğunu işaret eden” kıvılcımı, neden mevzubahis Türkler olunca harlamıyor? Neden iki satır soydaşlarımıza destek metni yazamıyoruz? Ey..! Mazlum Filistin halkı için İsrail’i kınama metni çıkartan meclisler (!) Ne zaman böyle bir metni soydaşlarımız için çıkarmayı düşünüyorsunuz?
Kaderimiz olan Türk soyundan olmayı Allah’ın bahşettiği Türkler, tarih boyunca bizi sırtımızdan her daim vuran Araplar kadar sizin yanınızda değeri yok mu?
İdlip’de bombalar yüzünden ailesini kaybeden küçük çocuk, gözyaşları yağmur gibi akıp, korkudan yüreği pırpır Mehmetçiğe sarılırken ne diyordu; “Ailemi öldürdüler. Hani çocuklar öldürülmeyecekti. SİZİ ALLAH’A ŞİKAYET EDECEĞİM..!”
İşte o minik yavru gibi; her gün zulüm altında inleyen, işkence gören Uygur Türkleri için bende sizi “Allah’a şikayet edeceğim”. Rabbim en iyisini bilen, en iyisini yapan ve en iyisini yönlendirendir. O her şeye kadirdir.
Saygılarımla..
Esen kalın..