Öğrencileri, Bilge’ye Cennet ve Cehennem ile ilgili soru sormuştu. Bilge öğrencilerini bir tepeye çıkardı. Tepenin iki tarafındaki düzlüklerde birbirini görmeyen insanlar vardı. Önce bir tarafı gösterdi. Orada insanlar kazanlar içindeki yemeği ellerindeki birer metre uzunluğunda sapı bulunan tahta kaşıklarla yemeye çalışıyorlardı. Ne varki kargaşada kaşıklar birbirine çaptıkça yemekler üzerlerine dökülüyor, sonra herkes karşısındakine saldırıyordu. Ortalık savaş alanı gibiydi. Kimse hâlinden memnun değildi.
Sonra diğer tarafı gösterdi. O tarafta da kazanlarda yemekler vardı. İnsanların elinde yine birer metre saplı tahta kaşıklar bulunuyordu. Ancak yemek yeme şekilleri farklıydı. Herkes kaşığına aldığı yemeği karşısındaki kişinin ağzına uzatıyordu. O yedirdikten sonra karşısındaki de onun ağzına yemek veriyordu... Hiçbir kargaşa ve kavga yoktu. Herkes hâlinden memnundu.
Bilge öğrencilerini karşısına aldı. Dersini anlattı:
- Arkadaşlar, ilk gördüğünüz yerdeki insanlar bencil. Yardımlaşmayı bilmiyorlar. Durum böyle olunca da yemek yiyemediler. Kargaşa ve kavga çıkararak bulundukları yeri Cehennem’e çevirdiler. Sonraki gördüğünüz yerde bulunan insanlar bencil değil, paylaşımcı ve diğerkam... Paylaşmayı ve yardılaşmayı hayata geçirdikleri için kargaşa ve kavgadan uzak bir şekilde bulundukları yeri Cennet’e çevirdiler. Kendileri de hâllerinden memnunlar...
Yaşadığımız yeri Cennet veya Cehennem’e dönüştürmek tamamen bizim elimizde... Kıskançlığı bir tarafa bırakıp paylaşmayı başarmak Cennet’te yaşamak için yetmez mi?
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!