“Köyün ağası komşu köye düğüne gidiyormuş. Yanında hizmetçisi ile birlikte at arabasına binmişler. Yolda giderken kağnı tekeriyle ikiye ayrılmış taze sığır mayısı görmüş. Arabayı durdurmuş. Hizmetçisine bir teklifte bulunmuş:
- Şu gördüğün taze sığır tezeğinin yarısını yersen sen ağa olacaksın, ben hizmetçi!..
Hizmetçi, ağanın teklifini yerine getirmiş. Arabada ağanın yerine oturmuş. Ağa olmuş. Ağa da hizmetçinin yerine oturmuş. Böylece komşu köye varmışlar. Düğüne iştirak etmişler. Düğünden sonra köye dönmek üzere yola çıkmışlar. Hizmetçi, ağalığa pek alışamamış. Düğüne giderken yediği tezeğin yanına vardığında arabayı durdurmuş. Yeni hizmetçiye teklifini sunmuş:
- Yarısını yediğim tezeğin öteki yarısı duruyor. Onu da sen yersen sen tekrar ağa olursun, ben hizmetçiliğe dönerim!
Ağa, çaresiz arabadan inmiş. Yeni ağanın teklifini kabul ederek sığır tezeğinin diğer yarısını yemiş. Tekrar ağalık makamına oturmuş. Hizmetçi de kendi yerine geçmiş. Köye girmeden önce ağa, hizmetçiye demiş ki:
- Evladım, köyden çıkarken sen ne idin, ben ne idim?
- Sen ağa, ben hizmetçi idim.
- Peki şimdi sen nesin, ben neyim?
Hizmetçi cevap vermiş:
- Sen ağasın, ben hizmetçi!
Ağa son sözünü söylemiş:
- Madem herkes yerli yerinde ise biz bu b.ku niye yedik?”
Bir gün, Esat Suriye topraklarının tamamında hükmünü yürütmeye başlarsa ağanın hizmetçisine sorduğu soruyu birbirine soracak olan dünya liderleri o soruyu açık yüreklilikle sorabilecekler mi?
- Biz bu b.ku niye yedik?
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!