“... Kadın, tüccar olduğu için Türkçeyi çok iyi biliyordu. İnsanın ruhunu okşayan kadife bir sesle:
- Kür-Şad dedikleri yenilmez savaşçı sen misin?.. dedi. Kür-Şad, kadının bu ilgisinden biraz utanmıştı. Zira yiğit yüzüne övülmezdi.
Kür-Şad: Benim, dedi. Peki siz kimsiniz, buralarda ne ararsınız?
Kadın, Kür-Şad’ın dediklerini duymadı bile. Konuşmasına devam etti:
- Pek de gençmişsin, ben seni daha erişkin zannediyordum ama olsun. Acunda gördüğüm en yakışıklı ersin.
Kadın kendinden geçmiş, Kür-Şad’a hayran hayran bakarken, Kür-Şad’ın yüzü utancından kıpkırmızı olmuştu. Alplar da Kür-Şad’ın bu durumuna gülmemek için kendilerini zor tutuyorlardı.
Kür- Şad bu muhabbetten sıkılmıştı:
- Yeter bu kadar gevezelik! Ya anlatın ya yolunuza gidin!.. diye haykırdı. Kadın Türklerin ne kadar ciddi erler olduğunu unutmuştu, birde toparlandı.
Beyim, ben babadan gelme tüccarım. İpekli bezler, deri çizmeler satarım. Biraz da altın gümüş alır satarım....
Kür-Şad konuklarına:
- Siz biraz dinlenin. Malınız, canınız bize emanettir. İçiniz rahat olsun, dedi.
Konukları çekildikten sonra tok ve keskin sesiyle:
- Alplarım, kaç kere duyduk ve yaşadık. Çinlilerin yalanlarına, tatlı dillerine kandık, nice belalarla karşı karşıya geldik... Çok iyi düşünüp tartacağız. Hele Çinliler söz konusuysa uçan kuşun kanadından bile hile sezeceğiz. Söylediklerimi unutmayın, dedi...”
Romanın adı: Yazının başlığı. Tırnak içindeki yazı romandan alıntı.
Daha önce mahallî kahramanları anlatan KERT HÜSEYİN, KURT HÜSEYİN ÇANAKKALE ATEŞİNDE, KUVVA KARTALI romanlarını yazan öğretmen Esat ŞİŞMAN, ESİR EDİLEMEYEN TÜRK: KÜR-ŞAD
romanında, Türk milletinin millî kahramanı Kür-Şad’ın Çin sarayına yaptığı baskını anlatmış...
Roman, heyecanlı sahnelerle Türk gençliğinin millî duygularını şaha kaldıracak bir anlatımla kaleme alınmış. Başta Liseli gençler olmak üzere her Türk’ün okuması gereken bir roman...
Böyle muhteşem bir eseri Türk gençliğinin hizmetine sunan Esat ŞİŞMAN’ı kutluyorum.
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!