Geçen Pazar akşamı bir tanıdığın düğününe gitmiştik. Akrabalarla bir masaya oturduk. Bir süre sonra tam benim karşımdaki boş sandalyeye bir bayan oturdu. Hiç birimiz tanımıyorduk...
Bir iki dakika geçmeden bana doğru bakarak sordu:
- Siz Fikret Karatepe değil misiniz?
-Evet. Dedim. O devam etti:
- Siz bizim öğretmenimizdiniz...
İsmini söyledi. Aynı sınıftan bir iki arkadaşının adını sayınca ben sınıfı hatırladım. F şubesinde Türkçe dersinize girmiştim, dedim.
- Hocam biz sizin kulağınızı sık sık çınlatıyoruz; Watsap gurubumuzda öğretmenlerimizle ilgili düşüncelerimizi paylaşıyoruz... dedi.
Ve en can alıcı nokta:
- Hocam biz sizi en çok vermiş olduğunuz dönem ödevleriyle ilgili olarak konuşuyoruz.
- Ödevin biri Denizli’deki işyerlerinde yabancı sözcüklerle yazılmış tabela bulunan dükkan, mağaza ve işyerlerine giderek, tabelanın yazılış sebebini sorarak alacağınız cevapları dosyaya yazdıktan sonra bu yabancı sözcükle yazılan tabelaların Türkçenin geleceğinde nasıl bir etki yapacağını yorumlamanız değil mi?..
-Evet hocam bu ödevi unutamıyoruz. İkinci ödev de Denizli’nin köy ve kasabalarında, yazı dilimizde bulunmayan sözcükleri büyüklerimizle konuşarak bulup dosyalamaktı...
Derslerdeki davranışlarımdan bahsetti.
Öğrencim de meslektaşımız olmuş. Matematik öğretmeni.
Otuz beş yıl önceki öğrencilerimin hafızasında bıraktığım iz, Türk diline gösterdiğim hassasiyet olmuş.
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!