Tecrübeli çoban, koyunlarını beslediği ağılın yakınından her gün ağılın yanına gelen bir yılanla ahbaplık kurmuş. Yılana kaval çalar ve bir çanağın içinde süt ikram edermiş. Bir gün rahatsızlanmış, koyunları oğluna bırakıp köye gitmiş.
Giderken de oğluna, yılanla aralarındaki dostluğu anlatarak kendisinin de yılana kaval çalıp süt vermesini söylemiş.
Genç çoban, babasının söylediğini bir kaç gün yerine getirmiş ama yılandan kurtulmak için bir gün süt dolu çanağı yılanın geleceği yere bırakmış, eline baltayı alıp beklemeye başlamış.
Yılan tam süt içmeye başlayınca baltayı yılanın beline indirmiş. Yılan da ani bir refleksle başını kaldırıp genç çobanı ısırmış... Yılanın kuyruğu kopmuş. Genç çoban oracıkta zehirlenerek ölmüş.
Bir iki gün sonra babası gelmiş. Oğlunun cesediyle yılanın kuyruğunu bir arada görmüş. Üzülmüş, yas tutmuş, cenazesini kaldırmış. Aradan biraz zaman geçince tekrar yılanı çağıran kavalını çalmaya başlamış. Yılan uzaktan seslenmiş:
- Ey çoban, bende kuyruk sende evlat acısı varken bizden birbirimize dost olmaz!..
Evet, PKK bir yılan! Türk milleti evladını yılan yüzünden kaybetmiş baba...
Yılanın kuyruğuyla uğraşmak, daha çok evlat kaybetmek demek!
Çözüm, yılanın başını ezmek!
Yılanın başını ezmek!
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!