Anadolu’da evlenen genç kadının kocası, yoğurdu hiçbir şey karıştırmadan yermiş. O kocası ölmüş...
İkinci kez evlenmiş. Yeni eşi bir gün hanımından yoğurt getirmesini istemiş. Hanım sofraya yoğurt getirmiş. Bu kez pekmez getirtmiş. Pekmezi yoğurdun içine döküp karıştırarak yemiş...
Kadın bahtsız bir kadın olmalı ki ikinci eşi de ölmüş.
Bir daha evlenmek zorunda kalmış...
Üçüncü eşi, yoğurdu şekerle karıştırarak yiyormuş. Bir gün sofraya yoğurtla toz şeker getirtmiş. Şekeri yoğurda karıştırıp öyle yemiş...
Hayat bu ya... Üçüncü eşi de ölmüş. Dördüncü ve son eşiyle evlenmiş...
Dördüncü eşi bir gün sofraya yoğurt getirmesini istemiş. Yumruk gibi bir kafa sarımsak da istemiş. Sarımsağı ezip yoğurdun içine dökmüş...
Kadıncağız kendi kendine seslenmiş:
- Demek ki her yiğidin bir yoğurt yiyişi var!..
Evet. Eskiden öyleydi...
Ama bugün ne yoğurtlar eski yoğurt ne yiğitler eski yiğit!.. Yoğurtlar fabrikasyon, yiğitler dejenerasyon!...
Yiğit, sözünde durmuyor!
Dün kara dediğine bugün rahatlıkla ak diyebiliyor!..
Dün düşmanım dediğini bugün vazgeçilmez dost olarak kabul edebiliyor!
Dün savunduklarının düşmanı olanlarla kol kola yol yürüyebiliyor!.. Bu mudur yiğitlik?
Tükürdüğünü yalamak mıdır yiğitlik?..
Türk milleti; Türklüğü kimlik, güzel ahlâkı davranış, adaleti hedef, Turan’ı ülkü edinen yiğitlerin meydan yerinde kendini göstermesini bekliyor.
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!