Geçtiğimiz hafta kaleme aldığım “Cenabet İmamlar” yazısı, oldukça ilgi gördü. Pek çok kesimden “Yaraya parmak basmışsınız” denilen yazımı, sadece başlığına bakarak içeriğini okumadan eleştiren, eleştirilerin ötesinde küfür edenler de oldu.
Sanki içlerindeki gizli arzularına “tuz basmış” gibi olduk galiba. Yoksa Türk milletinin ciğerlerine kadar nüfus etmiş ve sosyal, ahlaki yapıyı alluk bullak ederek, din adına insanları sömüren bir cemaat olgusunu sindiremeyenler bu tarz küfür ederek asıl niyetlerini belli etmezlerdi. Gerçi, küfürler; küfür edenin boynuna yapışır. Beni bağlamaz. Allah onları ıslah etsin.
Gavur İmamlar; bilindiği gibi Osmanlı’nın son zamanlarında Anadolu topraklarına sızan, İngiliz ajan Lawrance gibi mükemmel Türkçe konuşan ve İslam Dininin temel öğretilerini casusluk okullarında öğrenerek, Osmanlı yönetiminin zaafiyetlerinden yararlanarak Anadolu topraklarının en ücra kuşelerine kadar sızmışlardır.
O tarihlerde seferberlik vardır ve köylerimizden 17-45 yaş arasındaki erkekler askere alınmaktadır. Böylece boşalan köylerde Kadın, ihtiyar ve çocuklardan başka kimseler kalmamıştır. Adeta savunmasız konumda kalan köylerimize sızarak, Köylü arasında imam, alim ve tüccar gibi kılıklarda yerleşenler; siyasal İslamı kullanarak, insanımızı çok değer verdiği din üzerinden sapıklık ve dinde olmayan hurafeler ile etkilemeye başladılar.
Bu durum İstiklal Harbi ile birlikte o kadar ağır bunalımlara yol açtı ki, halkımız onların telkinleri ile topraklarını işgal eden Yunan, Fransiz ve İtalyanlara karşı önce hiçbir direnç göstermediler. Ta ki, onların zulümleri artmaya başlayana kadar.
Özellikle son Osmanlı Devleti Şeyhülislamı Mustafa Sabri Efendi’nin yayınladığı “Mustafa Kemal ve İstiklal Harbi” konusundaki olumsuz fetvaları, bu Gevur imamlar tarafından bulundukları bölgelerde Türk halkına hakikatmış gibi anlatılarak, zulüm görmelerine sebep oldular. Mustafa Sabri Efendi, İskilipli Atıf hoca ve Sait Nursi ile birlikte çalışan bir kişi olarak, Milli Mücadele karşıtı fetvaları ile ün salmış ve sonrasında ülkemizden kaçmıştır. 12 Mart 1954 tarihinde Mısır’da ölmüştür.
Ömrünün sonuna kadar islamiyetin batılılaşma adı altında yok edildiğini savunan Mustafa Sabri efendinin fetvalarının ışığında Atatürk ve Kuvvacıları Türk köylüsüne düşman belleten, hatta kısa aralıklarla savunma adı altında gayri müslim ahalinin yardımlarını alan Gavur İmamlar, Türkiye Cumhuriyeti kurulana kadar bu çalışmalarında başarılı oldular.
Öyle anlatılar var ki; Gavur imamlar “Yunanlılar kurtarmaya geliyor. Onlara karşı çıkmak dinden çıkmaktır”, Kurtarıcı askerlere karşı gelmeyin. Onlar size yeni bir hayat verecek” misalinden konuşmaları ile, işgal edilen bölgelerin insanlarına yapılan zulmü görmemezlikten gelerek, tecavüz, adam öldürme ve talan etme gibi her türlü rezilliğin perdelenmesine vesile olmuşlardır.
Bu gavur imamların sözleri ile Erkeksiz kalan köylerin kadınların, hayasızca hareketler etmelerine zorlanmışlardır. İşgal kuvvetlerinin askerleri köylü kadınlara saldırınca, karşı koymamaları istenmiştir. Çocuklar, analarını kurtarmak için bağırmaya başlayınca süngülenerek öldürülmüşlerdir.
İhtiyarlar, durumu öğrenince köyü terk etmek istediklerinde aileleri ile birlikte toplu ölümlere maruz kalmışlardır. Ahali yapılan zulümlerin ardından uyanmaya başlayınca da toplu katliamlara fetva vermişlerdir.
Batıda Yunanistan, Doğu ve Güneydoğu bölgesinde Ermeni ve Yahudilerin katliamları arşa çıkmıştır. Buna rağmen Türk köylüsü, bu gavur imamların telkinlerine boyun eğmeden istiklal ve hürriyet ateşini yakmışlar, bu gavurlar da geldikleri gibi kaçmak zorunda kalmışlardır.
Kısaca; dün Cumhuriyetin temellerine din söylemleri ile dinamit koyanlar, bugün de vardır. Bu durum, “geçmiştekilerin tohumları hala yaşıyor mu” diye akıllara takılıyor.
Ama ne olursa olsun, Türk Cumhuriyeti’ne kin kusan, dini kendilerine perde yaparak alenen halka düşmanlık edenler, elbet bir gün hak ettiklerini bulacaklardır.
Devlet aklı unutmaz ve affetmez..!!!
İbrahim ciğim toplumumuzu zehirleyen Yunan askerine halifenin askeri diyen onlara zorluk çıkarmayın diyen Mustafa Sabri Dürrizade abdullah Din görevlisi Osmanlı nın şehülislamları idiler.Bu fetvalarını dine dayandırıyorlardı. Atatürk kurtuluş mücadelesini verirken onakatli vacip fetvasını veriyorlardı.Bu gün keşke Yunan kazansaydı diyen bir meczuba hastane ziyareti yapan bir ilahiyet başkanımız var.İnsan ister istemez 100 sene önceki yerdemiyiz diye kuşku***ıyorum.