Hz. Peygamber’in (sav) bizleri nurlandırdığı, tebliği ile gönüllerimizi huzura erdirdiği İslam Dini ile sadece bizler değil, Dünya’nın hemen hemen tamamı adalet, merhamet ve cesaret ile tanışmış, O’ndaki erdemler ile tanıştıktan sonra insanlık tarihine gıpta ile bakmaya başlamıştır. Müslümanlar altın çağını yaşarken, karanlık bir dünyada yaşamayan başlayan Hristiyanlık, engizasyon mahkemelerinde pek çok masum insanın kanını emmiştir. İslam, insanlık adına onların da uyanmalarına vesile olmuştur.
Hristiyanlık ve diğer dinlerin bilime duyduğu büyük ilgi; İslam dini ile birlikte “insanlığın yararına olan her şey” anlamında ele alınmış ve insanlık adına çalışmalar yapan İbn Batuda, Evliye Çelebi gibi gezginler, Lokman Hekim, Biruni, Ali Kuşçu, Cabir gibi tıp, fizik, matematik, felsefe ve mantık gibi alanlarda büyük alimler yetiştirmiştir. Tarikat ve Mezhep liderleri bile, kendi alanlarında bir dahi, yetiştirdikleri müritleri ise, bulundukları yerleri cennet bahçesine çeviren birer nur-i fani idiler.
Ne zaman ki, Emevi’lerin “Hz. Osman’ın kan diyetini istiyoruz” diyerek başlattıkları ayrılıklar ve kin-nefret tohumları, Aşere-i Mübeşşere’den olan sahabilerin bile günah işlemesine, Hz. Ali ve evlatlarının şehit edilmesi ile boyutlanmış, İslam’ın içini boşaltarak, sadece ibadet dini haline getirilmesi ile başlayan siyasal İslam, günümüze kadar gelmiştir.
Oysa, İslam ile tanışıp, müşerref olduktan sonra saf ve ilkeli Türk duruşunu sergileyen, dinin temel direkleri olmaya başlayan Türk dünyasının kanaat önderleri bulundukları toprakları yurt edinmek için çabalarken; Ahmet Yesevi gibi önderler Türk dünyasının ufkunu açmış, Oğuz Han, Mete ile disiplinleşen, Cengiz ile intikamın en korkunçlarını alan, Çağrı ve Tuğrul beyler, Alpaslan gibi sultanlar ise alim ve ilim adamlarının açtıkları yollarda Türk dünyasına önderlik ederek, tarihin en görkemli devletleri ile İslam sancağını mümkün olan yerlere taşımıştır.
16. yüzyıl sonlarına kadar devam eden bu görkemli hareket dünya tarihine, siyasetine ve dini anlayışına önderlik etmiştir. Ne yazık ki, 18. Yüzyıldan sonra Arap kökenli işe yaramaz, güç için her türlü pisliği yapan, müritlerini de bu mihval üzere yetiştirerek İslam Dünyası’na salan “hazır yiyiciler” yüzünden bugün yaşadığımız ızdırapların temelleri atılmıştır.
Tarih sahnesine güç ve inanç birliği içinde çıkarak İslam’ın sancaktarlığını yapan Türkleri her konuda geriletme, küçük düşürmek için Arap ve Farisi düşünceli bu kişiler, tarikat ve mezheplerin ocaklarında kin tohumları ekerek, hem Türkleri hem de İslam’ı yaralamışlar; ihtirasları uğruna koskoca Türk devletlerinin yıkılmalarına sebep olmuşlardır.
Türk tarihini araştırırsanız, çöküşlerin, yıkılışların temellerinde hep bu güruh vardır. Köşe taşlarını ele geçiren ve İslam adına fetva veren bu kokuşmuş zihniyet en belirgin bir şekilde Osmanlı’da görülecektir. Devşirmeler ve Ubu Suud Efendi gibi Arap ve barbar Avrupa kökenli din adamları koskoca İmparatorluğu yıkıma götürmüşlerdir.
Bunları bana, sosyal medyada ironi yapan, insanların kalplerinden geçen, ama bir türlü görülemeyen “hazır yiyici, kan emici, dini öğretiyorum diye, kendine köle devşiren tarikat ve cemaatlerin” durumunu çok güzel özetleyen Bülent Karcı arkadaşın yazısı üzerine yazdım. Arkadaşımız diyor ki;
“Müjdeli haberler ard arda gelmeye devam ediyor:
İsmailağa cemaatinin kurduğu bilim enstitüsünde yetişen bilim adamları kansere çare olacak aşı üzerinde çalıştığını bildirdi...
İskender paşa cemaati sokak çocukları için 20. barınma evini açtı.3 öğün sıcak yemek ve konaklama imkanı ile sokak çocuklarına umut oldu..
Menzil tarikatı bünyesinde kurulan bilim okulunda siroza çare olacak gen çalışmasında sona gelindigi açıklandı...
Nakşi ve Kadiri tarikatlarının ortaklaşa kurduğu bilim merkezinde yetişen bilim adamları insan vücuduna %90 uyumlu protez kol ve bacak üretimine başlayarak engelli insanlara umut oldular...
Nur cemaatleri bünyesinde açılan teknoloji laboratuvarında su ile çalışan otomobil motoru keşfedildi, testlerde %100 başarılı sonuçlar alındı...
Süleymancılar cemaati bünyesindeki bilim okulunda evlerin enerji ihtiyacını karşılayacak paneller üretildi, seri üretime geçildi...
Diyanet işleri Başkanlığı,
Bugüne kadar Allah'ın mescitlerinde toplanan paralar ile sokakta yaşayan insanlara barınma temizlenme ve 24 saat yiyecek ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri 500. binanın hizmete açıldığını haber verdi...
………………………………………………………….
Ne oldu şaşırdık değil mi?
Hiç şaşırmayalım bu grupların bunları yapmaları imkansız. Çünkü; İslam'ın evrensel mesajından uzak, kendisine dayatılan dini sorgulamayan aklını kullanmayan körü körüne liderlerine tabi olan bu grupların ve iyi ki okumamışım diyen bir zihniyetin bunları yapması imkansız...
Selam, Rabbinin kendisine göndermiş olduğu mesajı anladığı dilde okuyarak, Rabbi tarafından indirilen dine hicret edip, kula kulluk yapmadan, sadece âlemlerin efendisi Allah'a teslim olup Erdem'li bir hayat yaşayanların üzerine olsun...”
Daha ne diyeyim?
Ne yazayım?
Tarikatlerde ya*** do*** çok. Peygamber efendimizin beşer olduğu belirtilir ama bu tarikatlerde şeyh dedikleri zatlarla ilgili sanki onlar da birer beşer değilmiş gibi palavralar uydurulmuş. Güya fa***ca zat tuvalete gitmekten bile münezzehmiş (!) Ayrıca kimi tarikatler geçmiş devletler tarafından kimileri ise cumhuriyet dönemindeki bazı hükûmetler tarafından devletin çeşitli kademelerine kadar girdikleri için, günümüzde ellerinde medya olduğu için âlim olmayan bazı zatlar aşırı şişirilmiş. İslam Ansiklopedisinin Kadızadeliler maddesini okursanız işler kendilerine karşı dönünce nasıl hadiseler çıkardıklarını görebilirsiniz.