Cumhur ittifakı tarafından başlatılan “açılım” süreci sonrasında, milliyetçi kesimler ve özellikle Ülkücüler “Türklük, Türkçülük” konusunda yeniden sorgulama yapmaya başladılar. Özellikle TBMM’de kurulan açılım komisyonun ardından, eskiden beri “kendi vatanımda mahsun kalmış Türklüğüm” söylemleri konuşan, yabancı ve özellikle Suriyeli ve Arapların ülkemize gelmesinden sonra azınlık durumuna düştüklerini belirtenler, bu açılım süreci ile birlikte yeniden Türkiye Cumhuriyeti topraklarında asıl unsurdan azınlık durumuna düştüklerini dile getirmeye başladılar.
Özellikle sosyal medya üzerinden Türklüğün yeniden sorgulanmasını yaparak, kendilerince “Fabrika ayarlarına dönülmesi” gerektiğini belirtiyorlar. Elbette önümüzdeki günlerin ne getireceği belli olmasa da, belirli kesimler bu durumu kabul etmeseler de; Türkiye şartlarının artık eskisi gibi Türkçülük konusunda pek de iyimser olmadıklarını belirtiyorlar.
Türk kelimesinin asli unsur, Türkçülük kelimesinin ise ideolojik olarak “gelecekten Ati’ye bir yol, bir misyon olduğunu” dile getirerek Türk gençliğinin bu mihval üzerine yeniden dizayn edilmesinin şart olduğunu belirten kesimler bile var.
Durum böyle olunca, siyasal olayların gelişmesine paralel olarak, Türk ve Türkçülük kavramının nasıl olması gerektiğini de aşağıda örneklerini verdiğim şekilde sorgulanması gerektiğine işaret ediyorlar;
“Geçmişe övgü yetmez; geleceği kuracak plan şart"
Türkçülük, bir nostalji masası etrafında toplanıp eski destanları konuşmak değildir; milletin yeniden diriliş manifestosudur. Yusuf Akçura, Ziya Gökalp, Nihal Atsız… Onların kalemi, geçmişe ağıt yazmak için değil, geleceğe yol haritası çizmek için oynadı.
Fakat bugün, bu ideoloji çoğu zaman kendi ateşinde tükenen bir romantizm döngüsüne sıkışmış durumda. Bozkurt işaretleri, Ergenekon destanları, Orhun Yazıtları elbette kıymetlidir; ancak ideolojiyi yalnızca bu sembollere hapsetmek, Türkçülüğü geçmişe bakıp iç geçiren bir hatıra cemiyetine dönüştürür.
Romantizm Motor, İdeoloji Direksiyon Olmalı
Romantizm, davanın yakıtıdır; ama direksiyon akıldadır. Duygusuz mücadele ruhsuzdur; ama duygu aklın önüne geçtiğinde dava yönsüzleşir. Sadece geçmişin ihtişamına bakarak geleceğe yürünmez.
Türkçülük;
Ekonomiden teknolojiye, kültürden savunmaya uzanan milli kalkınma planına,
Türk dünyasında dil birliği, kültürel entegrasyon, ortak savunma stratejisi gibi somut adımlara,
“Ne güzel günlerdi” diyen değil, “O günleri aşacağız” diyen bir iddiaya muhtaçtır.
Hatıralar Değil, Stratejiler
Bugün yapılması gereken, destanların arkasına saklanmak değil, yeni destanlar yazmaktır.
Romantizmi ideolojinin hizmetine soktuğumuz, coşkuyu planla birleştirdiğimiz gün; Türkçülük yeniden halkın damarına işler, yeniden bir diriliş meşalesi olur.
Ve o gün geldiğinde; yalnızca mazimizin değil, istikbalimizin de destanı yazılır.”
Savaş Erman tarafından kaleme alınan bu makale sizi ne kadar tatmin etti, düşündürdü bilemiyorum. Ama gerçekten geçmişten ders almayarak, sadece geçmiş hatıraların üzerine dizayn edilmiş bir Türkçülük anlayışının bizi hiçbir yere götürmeyeceğinin idraki içinde olunmasını belleğimizden silmememiz gerekiyor. Ne mutlu Türküm diyene..!
Saygılar sunuyorum..
Esen Kalın…
Yorumlar
Kalan Karakter: