Cumhuriyet Halk Partisi yöneticilerinin ve bazı üyelerinin seçimlerde ve kongrelerde takındığı tavır, gerçekten taban tarafından yadırganmaktadır. Her seçim sonrası değişim istemek, tabanda şaşkınlık yaratmaktadır.
Çünkü Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanı adaylığının hemen ardından, aldığı oylar bahane edilerek “Genel Başkan istifa” sözlerinin ayyuka çıkması manidardır. Ama Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun İnce’yi aday göstermesi hiç dikkate alınmamıştı. Muharrem İnce’ye o oyu aldıran kim? O’nu sahneye çıkaran kim? Aynı şekilde Ekrem İmamoğlu’nu ortaya çıkaran ve İstanbul’da AKP’yi tuşa getiren seçim staratejilerine “evet” diyen kim? O halde bu “istemezük” çıkışlarının başka bir izahı olmalı değil mi?
CHP’de siyaset yapmak zordur. Hele hele insanların başına geçerek liderlik yapmak ise daha da zordur. Bunu bilen insanlar 1-0 önde seçime girerler. Babasının parasına, vekillerin ardılı olmasına güvenenler saman alevi gibi bir dönemlik seçimleri kazanırlar. Kalıcı olamazlar.
Merkezefendi ilçe seçimlerinde “Kazanan Başkan” slagonu ile aday olan Tolga Varlıker’in seçimleri kazanamaması, Pamukkale’de ise “Önümüzdeki seçimlerde belediyeyi alacağız” sözünün itibar görmemesi, Genel Başkan’a “istifa” diyenlerin, partide değişiklik isteyenlerin ne kadar samimi olduklarını da göstermesi açısından manidardır. Benim anladığım kadarı ile, CHP yenilik veya yenilikçi istememekte; gelenekçi kanattan gelen siyasetçilerin koltuklara oturmasını istemektedirler. Delege, kendi adamını koltukta görmek istediğinden olsa gerek, bir türlü “adamın adamı” olgusunu yıkamamaktadır. Hal böyle olunca da, -bana göre- lider vasfı olmadığı halde kendisini lider gibi sunanların seçimleri kazanmaları olağandır.
Pamukkale ilçesi seçimlerinde de çok ilginç olaylar yaşandı. Her şeyden önce delege olabilmek için bütün yalakalıkları yapan, başkan adayı ve yönetimlerine yaranmak için elinden geleni yapanlar, delege seçimlerinin hemen ardından çıtayı yükselterek, bir üst delegelik için kulis yapmaya başladılar. Hatta bir adayın kendisine listede yer vermemesi, söz vermesine rağmen, delegelik için diğer adayı destekleme sözü vermelerine sebep oldu.
Bir başka deyişle; Savaş Akman’ın aldığı 87 oy, Arda Arpacı’nın listesinde de bulunan delegeler tarafından verilen oylardır. Bu oyların sahipleri her iki listede bulunan isimlerdir. Akman’in listesinde ismini göremeyenler, O’na oy vermeyerek adeta cezalandırmışlardır. Yani kendisini garanti görmeyenler yine yapacaklarını yapmış, gerçekten CHP’ye kan verecek bir yönetim listesi kuran kişiyi devre dışı bırakmıştır.
Herkes, gazetecilik döneminden tanıdığım, bence malum olan bazı olumsuz yönleri de bulunan divan başkanı milletvekiline Savaş Akman tarafından söylenen “Faşizan” suçlaması yanlış anlaşılmıştır. Ama gerçekten divan başkanı olarak ortaya koyduğu tutum, bu sözleri hak etmiştir. Sen, seçime giren adayların konuşmasını kısıtlayamazsın. Diğer konuşmacılara kısıtlama getirilir, ama adaylara kısıtlama koyamazsın. Akman, dik duruşu ve rahat oluşu sebebiyle divan başkanına değil, onun uygulamalarına karşı tavır koymuştur. Taban bundan etkilenmiş gibi gözüküyor. Aslında, Akman’a oy vermemek için çare arayanlar, bu sözleri hakaret kabul ederek tarafını belirlemiştir.
Ayrıca, diğer iki adayın arkasında milletvekilleri, il ve eski ilçe yöneticileri vardır. Kim ne derse desin; 100’er kişilik ekiplere karşı tek ve yalnız mücadele eden Savaş Akman, bana göre bu seçimlerin galibidir. CHP bundan sonraki süreçte “lider” olabilecek bir insan kazanmıştır. Ama bu kişi, kimsenin adamı olmadan, Rahmetli Bülent Ecevit gibi doğruları olan birisidir.