Türkler, Orta Asya’dan Anadolu topraklarına geldiklerinde, Türk kültürünün bütün özelliklerini ve nimetlerini getirmişlerdir. Aynı zamanda bu kültürlerini sözlü ve yazılı kaynakları kullanarak gelecek nesillere aktarmanın sorumluluğunu da üstlenmişlerdir. Bu yüzden Dede Korkut Hikayeleri başta olmak üzere, masallarımız ve geleneklerimiz de yer yer değişiklik göstermekle birlikte, genel manada hep birbirine benzeyen; hikayeleri –neredeyse- bir olan etkinlikleri yıllardır güzel yurdumun bütün köşelerinde sürdürülmektedir. Bazı Anadolu’da öyle öyküler vardır ki; Türkler Anadolu’yu yurt edindiklerinde başlamıştır. Tıpkı Çal bölgesinde 802 yıldır kutlanan “Sudan Koyun Geçirme” festivali gibi… Bu olay 1223’lü yıllara dayanmaktadır.
Tahminen Çal bölgesinin fethedilerek obaların yerleşmeye başladıkları yıllarda, yanlarında sürüleri ile birlikte gelen Türkler, konar-göçer hayatlarını orta Asya’dan göçle geldikleri bu yeni kadim topraklarda da bazı değişiklikler ile sürdürmüşlerdir. Böylece köyler ve yaylalar şenlendirilmiş, destanlar unutulmaz bir hale getirilmiştir.
Hatırlar mısınız bilmem? Türk sinemasının klasikleri arasında gösterilen “Kızılırmak kara koyun” filmi vardır. Yılmaz Güney’in başrolünü oynadığı bu filmde “Ağa kızına aşık olan çobanın, istediği kızı alabilmek için, kızın babası oba ağasının istediği “Tuz yedirilen sürü başı kara koyunu, hiç su içmeden Kızılırmak nehrinde karşıdan karşıya geçirme” şartını kabul ederek, sürüyü sudan geçirme efsanesini anlatır. Ve gerçekten bu film yaklaşık 40 yıl önce çok büyük ilgi görmüş ve Yılmaz Güney’i zirveye taşımıştır.
İşte Çal bölgesinde her yıl Ağustos ayında gerçekleştirilmekte olan “Sudan Koyun Geçirme” festivalinin hikayesi anlatılırken, tarihi pek bilmeyen insanlar tarafından bu filmin efsanesi dile getirilir ve Çal festivalinin hikayesi olarak yazılır, anlatılır. Bu doğru değildir.
Çal bölgesine mal olan “Sudan Koyun Geçirme” festivalinin hikayesi; “Kızılırmak Karakoyun filmindeki gibi Ağa kızı ile Gariban Çoban değil, bölge çobanlarının kendi aralarında yaptıkları “Ödüllü” bir yarışmaya” dayanır. Kış aylarında ağıllarında tutulan koyunlar, Şubat sonu veya Nisan ayı başı gibi ağıllarından çıkartılarak yaylalara otlatmaya çıkartılır. Üzerlerinde kürkleri gibi uzamış, Tüyleri (Yünleri) vardır. Koyunlar Ağustos ayına kadar yaylada otlatıldıktan sonra, havaların iyice ısınmasından dolayı “yünlerinin kırkılması için” köye getirilir.
İşte, Çal bölgesi çobanları kırkılacak olan koyunların önce temizlenmesi, paklanması için onları Büyük Menderes nehri kenarına getirirler. Zira yaylada koyunlar otlarken üzerlerine çalı çırpı pıtırağı, pislik bulaşmıştır. Bu göç çobanların anlaşması ile adeta şenlik havasında gerçekleştirilir. Büyük Menderes kenarına geldiklerinde kendi aralarında anlaşarak, ortaya bir ödül koyarlar ve koyunları “su içmeden” karşıdan karşıya kim önde geçirirse, ödülü kazanan o olur. Böylece koyunların yünleri de temizlenmiş olur. Bu gelenek aynı zamanda sıcağı pek sevmeyen koyunların vücutlarının da temizlenmesine de vesile olur.
Anlatılanlara göre; bu yarışmanın anlaşması içerisinde ortaya konulan ödül bir kuzu, bazen içki vs. olmaktadır. Çobanlar kendi aralarında yaptıkları bu yarışma ile yayladan göç ettirilen sürülerin temizlenmesini sağladıkları gibi, hemen Büyük Menderes kenarında piknik havası içerisinde eğlenmektedir. Bu olayı her yıl tekrarladıkları için yıllar içerisinde sürülerin köye getirilmesi olayını köylüler de seyretmeye başlarlar. Bu anlamlı tören bütün yöne halkının neşe kaynağı olmaya başlar.
Yıllar sonra, PAÜ’den Prof. Dr. Turgut Tok, yöreye yaptığı ziyaret sırasında bu olayı öğrenir. Kadim Türkmen geleneklerinden birisi olduğunu anlar ve Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan’ın destek olmasıyla da, (bugünkü) geleneksel hale getirilen bir Festival ortaya çıkar. Tabi ki, içki vs. gibi ödüller olaydan çıkartılır ve sürüler yerine, sürü başı koyanlar veya iki-üç koyun ile sudan geçirme hikayesi yapılır.
İşte Çal yöresinin “Sudan Koyun Geçirme” olayının hikayesi budur. Ancak, Çal yöresinde yapılan bu kadim şenliğin birkaç versiyonu Anadolu topraklarında aynı mihval üzerine yapılmaktadır.
Esen kalın…
Saygılarımla.
Yorumlar
Kalan Karakter: