Ülke kurtarıldı.
Cumhuriyet kuruldu.
Ülkenin haline girmiyeceğim. Çünkü o günleri ve insanımızın durumunu anlatmak benim haddimi ve yeteneğimi çok ama çok aşıyor.
O şartlarda hem Osmanlının borcu ödeniyor hemde her alanda kapsamlı fabrikalar kuruluyor. Demir yolları kara yolları limanlar yapılıyor. Çiftlikler kuruluyopr. Şimdi o günlerde yapılanları hayal bile etmek zor. Zatende bazıları anlamıyor hayal bile edemiyor. Devletin yanında Nuri Demirağ, Nuri paşa gibi müteşepbislerde önemli yatırımlar yapıyorlar.Her alanda kendi kendimize yetebilmek için olağan üstü bir gayret gösteriliyor.
Ata vefat ediyor.
İnönü devletin başında.
İkinci Atatürklük iddiası güdülüyor ve Atanın manevi mirasıyla yarış başlıyor.Manevi miras zayıflatılıyor.İnönünün etrafı sarılıyor özel teşebbüsler birer birer tasfiye ediliyor. Devlet teşebbüslerinede İnönüye yakın olanlar doluyor. Verimsizlik başlıyor.Devlet halktan koparılıyor.İnönünün laikliği dinsizleştirme olarak görmesi İnönü karşıtlarınında işlerine geldiği için bunu böyle takdim etmeleri ayrılık ve bölünmenin fitili oluyor.
1950 de Menderes seçimi kazanıyor. Yeter söz milletin deniyor. Yalnız söz milletin olmuyor. Ne kadar ala vereci dalavereci hortumları kesilen tekke zaviye cemaat vs.varsa millet oluyor.
Belki milli irade ve milli ekonomi devam edecek ancak Stalin Türkiyenin üzerine karabasan gibi çöküyor.Asker olmadıkları için direnemiyorlar. Kapitaizmin kucağına koşuluyor.Bizi deniyorlar. Koreye gidin diyorlar. Gidiyoruz. Bu kapitalizme teslimin mührü oluyor.
Size Marşal yadrımı yapalım sizde pahalı ürettiklerinizden vaz geçin diyorlar.Bu savunma sanayi ile başlıyor. Daha sonra size borç verelim şunları şunları ithal edin diyorlar.Tamam diyoruz.Tabi borçla ithal etmek kolay. Üretmek zor.
Krediler teşvikler gırla gidiyor. Her mahallede milyonerler türüyor, sanayi tesisleri yerine apartmanlar dikilyor. Sanayi tesislerine ihtiyacınız yok deniyor,tabi kapitalizm önce borcunu verdiği borçla malını satıyor.Tabi üretmeden kazanmadan yaşanınca dağ dayanmıyor. Sıkıntı başlıyor.
1960 İhtilal.
Türkeş ve arkadaşları ne yapmamız lazım diyorlar, onları bırakmıyorlar.
Demirelde aynı minval üzere devam ediyor.
Devlet dengesiz oransız yatırımlar yapıyor.
Devletin ekonomik kuruluşlarına siyasi sebeblerle olağan üstü personel yükü biniyor.
Ahlak dürüstlük devlete sadakatde azaldığı için işletmeler kendilerini idare edemez oluyor.
Özal perdeyi açıyor bal gibi satarım diyor.
Zeminini hazırlıyor. Erdoğanda satıyor.
Şimdi elimizde dikili ağacımız yok.
İşin garibi bütün işletmeleride yabancı kapitalistler aldı.
Borçlarda boynumuzdaki tasma.
Artık kapitalizm sahibiyiz.
Halbuki Türkeş bey çok söyledi. Biz kapitalizme geçersek sonumuz olur. Milletimiz serbest piyasa eknomisine hazır değil.Karma ekonomiyle devam edilmelidir. Zamanla halkımıza ekonomi bilinci ve kültürü yerleştikçe serbest piyasa ekonomisine geçilmelidir diye.
1964 rumlar saldırdığında çıkarma gemilerimiz olmadığı ve johnson bir mektupla inönüyü durdurduğu için cinayetlere uzaktan bakmıştık.Bu bile aklımızı başımıza getirmedi.
Şimdi çalışmadan borçla yaşayan lükse alışmış isteklerinde sınır tanımayan bir halkımız var
Bakalım bu kısır döngü nereye kadar devam edecek.Yaşasın Türk kapilazmi.
Yaşasın mutlu kölelik.