Ülkeme daha doğrusu milletime saldırı binlerce yıldır her yandan ve herkesçe oldu.
Gelecek binlerce yıldırda olacak.
Bu saldırıların biteceğini ve bitirilebileceğini düşünmek beyhudedir.
Bazılarının safça ve enayice düşündüğü gibi bu saldırılar sadece topla tüfekle yani askeri saldırılar değildir.
Saldırıların hayatın bütün yönleri kadar çeşidi olacaktır.
Milli ve dini duygular, sosyal ve kültürel anlayış ve yaşayış, ekonomik bakış ve davranışlar üzerinden olacaktır.
Kısaca insan olarak toplum olarak mayamızı ve fıtratımızı bozabilmek için her yolu deneyecekler, ahlaksızca doğru veya yanlış demeden saldırılarına devam edeceklerdir.
Saldırılar kesilmeyeceğine göre saldırıları tanıyarak ve bilerek etkisini azaltmak veya etkilenmemek bizim görevimiz olmaktadır.
Bu anlamda.
Dinler diyaloğu diyerek dini inançlarımıza,
Çözüm süreci diyerek milli duygularımıza.
İstanbul sözleşmesi diyerek ahlaki ve ailevi değerlerimize.
15 Temmuzda topyekün devletimize ve milli eğemenliğimize.
Dolar ve fiyat oyunları ile ekonomimize saldırdılar.
Şükür bu saldırıları önemli ölçekte bertaraf ettik.
Ancak bu saldırılarda önemli ölçekte de soysuzumuz oldu.
Şimdi bu soysuzları kullanıyorlar.
Soysuzlarımız acarlaştı cevvalleşti sahablarının kendilerine ikkram edeceği lezzetli mamaları sabırsızlıkla ve şevkle bekliyorlar
Avuçlarını yalayacaklardır.
Hiç bir ahlaksızlık ve ihanet cezasız kalmaz. Ama dünyevi ama uhrevi cezalarını bulurlar.
Dolardan sonra saldırıların şekli değişti.
Şimdi saldırı toplumun can damarlarına hitap eden petrol, doğal gaz, elektirik üzerinden yapılıyor.
Önemli orandada başarıyorlar.
Bu alanlarda özel sektör bayağı etkili. Birde bu alanlara yerleşmiş satılmışlarıda düşünürsek önemli ölçüde devletimizi zorluyorlar.
Halk ise maalesef özel bir kesimin önderliğinde bu saldırılara çanak tutuyor.
Devlet sanki filan ülkenin devletiymiş ve halkada düşmanmış gibi davranıyorlar.
Devlet ve yönetim maalesef yalnız bırakılıyor.
Devlet ve yönetimler ise çok erken yabancılara alan açan serbest piyasaya yani kapitalizme geçişin acısını çekiyor.
Biz bu acıyı çekeceğiz.
Bu acıdan kurtulmanın şarti devlet millet birlikteliğinde ve iş birliğinde dir.
Bu birlik ve iş birliğininin sağlanmasının önemli şartı milletin devletine inanması ve yanında durmasıdır.
Eğerki biz bu işbirliğini başaramazsak yarın acı çekecek takatimiz şuurumuz ve zamanımız kalmayacaktır.
Yıkıldığımızda hep beraber bu yıkıntının altında kalacağız.
Bu yıkıntının altından o saldıranlararın yalağından besleneler bile kurtulamıyacaktır.
Şimdi herkes için az veye çok gücün yettiği oranda sabır ve fedakarlık zamanıdır.
Mesela ben yaklaşık otuz yıldır sabahları kahvaltı yerine içtiğim kahveyi bütün şekilleriyle bıraktım. Katkıma böyle başladım. hİç bir eşyamı boyası biraz soldu diye atmıyorum. İhtiyacım olmadığı halde zevk olsun diye alış veriş yapmıyorum. Mesela giyim eşyalarımın içinde 25 yıllık olanlar var hala giyiyorum.
Dilerim millet olarak bütün saldırıların ve acıların üstesinden en az zararla gelebiliriz.
Allahım yardımcımız olsun.