İnsanımızın ekonomiye bakışının gerçeklerle hemen hemen hiç ilgisi yok.
Cumhuriyetimiz kurulduğunda Devletimizi kuranlar karma ekonomiyi tercih etmişler.
Karma ekonomide devlet ekonomiye bilhassa yatırımlarda öncülük eder. Özel sektörde ekonomiye katılır. Özel ssektör devletin gösterdiği yolda gider. Özel sektörün sapmalarına devlet seçmeli üretimlerle gidişata etki eder.
Bu sistem 1938 e Atatürkün vefatına kadar muhteşem işler. Daha sonra İnönünün yanlışları ve yetersizliği sebebiyle sekteye uğrar. Bu dönemde çok önemli teşebbüsler önlenir hatta ortadan kalkmasına sebeb olunur. Bazı haksız vergi ve taraf tutmalarla yanlış sosyal ve idari düşüncelerle halk devletten soğutulur. Devletten soğuyan halk tarikat vs. ve yabancı ideolojilerin kucağına itilir.
1950 de iktidar değişir.
Menderesin sloganı her mahallede bir milyoner yaratmaktır.
Amerikan baskısı başlar.
Dışarıdan daha ucuza alınıyor bahanesiyle oluşturulan milli ve yerli yatırımlar bir bir kapatılmaya başlanır.
Artık dışa bağımlı hale gelinmiştir. Kafalar yabancıya teslim olmuştur.
Devletin kurduğu işletmeler yanlış yönetilmeye başlanmış arpalık olarak kullanılmış aşırı istihdam yapılmış kamu işletmeleri verimliliğini kaybetmiştir.
Bu durumu hazırlayan yabancıların ve gözünü iktidar hırsı bürümüş kişi ve kesimlerin devletin elindeki işletmeleri satın devleti ekonomiden çıkarın emrine uyulmaya başlanmıştır.
Bu durum Demirel ara hükümetler özal ve Erdoğan dönemindede devam etmiştir.
Özal ihtilalin verdiği rahatlık ve güçle özel sktörü güçlendirmek için epeyce satış yapmış devletin imkanlarını teşvik adı altında har vurup harman savurmuştur.
Özal döneminden sonraki koalisyonlar döneminde devlet ve ekonomi sahipsiz kalmış ülke dibe vurdurulmuştur. Koalisyonlar ekonomiyi eline geçirmek isteyen yabancı sermayenin ekmeğine yağ sürmüş kurdu kuşu serbest ekonomi diye bağırır olmuştur. Kafalarda serbest ekonomiden başka bir şeye yer kalmamış Türk ekonomisi yabancı sermayeye altın tepside sunulmuştur.
Halbuki serbest ekonomiye ekonomimiz hazır değildi. Serbest ekonomiye geçiş Türk ekonomisinin yabancılara mutlak surette teslimi demekti.
Teslimin ana sebebi olan ekonominin yaşamasını sağlayan damarlardaki kan olan sermaye birikimi bizde yoktu faiz meselesi sermaye birikimini önemli ölçüde engelliyordu ve bu hususta hiç çalışma yapılmıyordu. Olan üç beş kuruş semayede betona arabaya lükse gidiyordu. Millet kazanmadan harcamaya alıştırılıyordu.
Serbest piyasa için her şey hazırlanmıştı ve serbest piyasaya AKP döneminde geçildi.
Devlet ekonomiden çıkarıldı.
Türk ekonomisi yabancı sermayeye teslim edildi. Zaten başkada yolu kalmamıştı.
Şimdi devletin ekonomiyle ilgisi sadece kanunlar ve merkez bankasıyla sırlı idi devletin ekonomiyi kontrolu bunlarla mümkün değildi.
Normal olarak ekonomi kontrol edilemiyordu.
Kontrol için devletin önemli miktarda vergi geliri olması ve elinde para birikmesi lazımdı.
Oda siyasi sebeblerle ve insanların ekonomik ahlaksızlıkları yüzünden olamıyordu
Sık sık ekonomik sarsıntılar ve krizler oluşuyordu.
İşin garibi devletin ekonomiden dışlandığını. Devletin ekonomiyi kontrol etmesinin mümkün olmadığını okumuş yazmışlar ve iş adamları dahil insanların kafası hala almıyordu. Devletin ekonomiyi yönetmesini bekliyorlar pahalılığı işsizliği şunu bunu önlemesini istiyorlardı.
Ekonomiyi ekonomi kendisi yani ekonominin içindeki insanlar ve genelde dışarıyla ilintili kuruluşlar yönetiyor.
Pahalılığıda ekonomi kendisi yaratıyor. Her krizde devlet ve insanlar zayıflıyordu.
Gelinen bu noktada devletin bu günkü şartlarda piyasayı pahalılandırma veya ucuzlatma imkanı ve araçları yok.
Serbest piyasa bizde ekonominin şartlarına göre kurulmadığı için ekonomik eşkiyalar düzeni oluştu.
Şu anda ekonomiyi devlet dışında yönetenler her şey mübah diyorlar.
Bu evrede ekonomik eşkiyalar düzeni oluşurken bunu dengeleyecek tüketici ve ekonomik kontrol kurum ve kuruluşlar oluşmadı veya oluşması engellendi.
Vatandaş neyi nasıl kimden isteyeceğinin hala farkında değil ve bilmiyor.
Herkes hala her şeyi devletten bekliyor. Maalesef o tren kaçtı.
Bu son pahalılıkta devletin suçu çok az ama maalesef vatandaş bunu bilmiyor veya bilmek istemiyor.
Devlet kendiside mağdur.
Maalesef kendi ekonomimiz kendi devletimize saldırıyor.
Ekonominin eşkiyalık sisteminden kurtulması için.
Vatandaş her şeyi devletten beklemeyi bırakmalı.
Devlet istesede ekonomik olarak istenildiği kadar yardım edemez.
Vatandaşın kendisi teşkilatlanmalı.
Devlette teşkilatlanan vatandaşa yardım etmeli.
Şu da unutulmamalı bu tür eşkiyalığın hakim olduğu ekonomilerin en önemli silahları aç gözlülük, fırsatçılık, bencilik safahat ve lüks düşkünlüğü gösteriş ve paniklemektir.
Dilerim herkes ön yargısız ne olabileğini düşünür ve kurtuluş yolunda fedakarlıklara kendini hazırlar.