Merhaba değerli dostlar.
Furya’nın kelime anlamı, bulunması gereken bir şeyin gereğinden fazla bulunması, yani bıkkınlık vermesi, gına getirmesi anlamına gelmektedir.
Bir zamanlar Denizli merkezde günlük ve haftalık 30 civarında gazete vardı. Özel Radyo yayıncılığına izin verildiğinde yine Denizli’mizde 10’un üzerinde radyo vardı. Bu sayılar gereğinden fazla birer furya idi.
Ben yılların gazetecisi olarak o dönemde, bir çok iş adamı ve esnafın insanların Reklam istemesinden bıktıklarını, gına getirdiklerini çok iyi biliyorum.
Benim esas mesleğim gazeteciliktir. Kendi alanımdan örnekler vermeye çalışıyorum. Yazar ve şairim de. Ülke genelinde şu anda yaşamakta olduğumuz birde şiir furyamız var.
Hemen hemen her ilde şiir etkinlikleri düzenleniyor. Düzenleyenler genel olarak şairler. Bazı şairler kendilerini ön planda ve gündem de tutmak için, şiir etkinlikleri yapıyorlar.
Diyorlar ki falan il’de şiir etkinliği yapacağız. Katılım kişi başı yatak ve yemek ücreti şu kadar lira. Yurdun çeşitli İllerinden 80-100 hatta 150 ve 200’ün üzerinde şair tamam diyor benim adımı listeye yaz diyor açıklanan tarih ve günde gelip o etkinliğin yapılacağı salona geliyor.
Halktan kimse yok.
Oturuyorlar salona sırası gelen şiiri okuyor, şiiri okuduktan sonra “katılım belgesi” de veriyorlar, şiirini okuyon, belgesini alan salondan çıkıyor. İşin acı tarafı, şair kendinden sonraki şairi dinlemiyor bile. Yani bir birlerine saygı yok.
Bir ders saati 45 dakikadır.
Çocukların beyni taze olduğundan onlar daha çok bilgi alabiliyor onlar bile 45 dakika. Kırk yaşının üstündeki bir insanın dinleme kapasitesi çocuklardan azdır. Düşün saatlerce bir insan şiir dinleyebilir mi yada dinlediğinden bir şey anlayabilir mi.
Biz de proğramlar yapıyoruz. Ancak şiir okuma süremiz 20 dakika, ardından iki üç türkü, ardından 20 dakika daha şiir. Şaiir sayısı 10 yada 12 kişi.Sanatçı sayısı en az üç’tür.
Bu kişilerin yaptığını anlamak mümkün değil. Şiiri birbirlerine okuyorlar. Hani bir ata sözümüz var “Körler ve sağırlar, bir birini ağırlar” Kendin pişir kendin ye, kendin oku, kendin dinle.
Şimdi bu alanda yarışmalar da yapılıyor. Kişi adına yarışma…
Yarışmayı düzenleyen kim, sarı çizmeli Mehmet Ağa..
Kültüre katkısı nedir, kültürün neresindedir hiç önemli değil. İşte işin ehli olmayanlar, kültürümüzü yozlaştırıyor, şiirleri ayağa düşürüyorlar.
Bu işten anlayan gerçek kültür severlerde bu işten soğuyorlar. Aklımın almadığı konulardan biri de, İnsanların bir tek şiir okumak için Ülkenin bir ucundan kalkıp, yol parası, otel parası, yemek parası verip şiir etkinliği adıyla yapılan toplantıya katılıp 3 dakika sahnede kalması üç beş cılız alkış ile ödüllendirilip geri dönmesidir.
Şiirde kaliteyi yakalama, şiire ilme kazandırma, sanat ve sanatçının değeri arttırma, Türk kültürüne yeni ve kaliteli eserler kazandırma, bilgi toplama ve bu bilgileri kaynak laştırma yerine “egoyu tatmin” ön plana çıkıyor.
Şiir dinletilerine halkın katılımı sağlanmadıkça bana göre hiçbir anlam ifade etmez. Madem ki siz şiirleri bir birinize okuyacaksınız bunun bir çok yolu var. Şairler olarak bir araya gelirsiniz, bir birinize şiir okursunuz. İllaki başka bir İl’e gitmenize gerek yok. Şiir sanatı ve şairlerde küçümsenecek durumlara düşürülmemeli.
Türk Kültürü Dünyanın en zengin kültürüdür. Türk halkı da şiiri sever. Ama bu halkı o salonlara çekmek gerekir. Bir şeyi furya haline getirmemeli. Değerini yitittittirmemeli. Aşağı düşürülmemeli.
Önce kendine saygı. Sonra şairim diyorsan şaire saygı. Ayağa düşmesin şiirler, saygınlığını yitirmesin şairler. Bir başka yazıda buluşuncaya kadar, dudağınızdan tebessüm, yüzünüzden gülücük eksik olmasın.
Sadık DAĞDEVİREN
Gazeteci-Şair-Yazar-Araştırmacı Egeli Araştırmacı ve Yazarlar Birliği Genel Sekreteri