Geçen yıllarda az da olsa, Ege Bölgesi’nin en büyük nehirlerinden birisi olan Büyük Menderes Nehri yatağında su akıyordu. Öyle gürlemese de, çağlayan gibi girdaplar oluşturmasa da akıyordu işte. Ne zaman DSİ bölge müdürlüğü ilimizden alındı; Afyonlu Bakan Veysel Eroğlu “Su, çıkan yerin hakkıdır” diyerek onlarca göleti Menderesin yatağının önüne set gibi yaptırdı; B. Menderes’i besleyen çaylar tedbir alınmadığı için kurutuldu, işte o zaman “can suyu” bile olmayan devasa bir çaya dönüştü. Çal turizmini besleyecek olan kanyonlar bile susuz kaldı.
Çallı gazeteciler olarak Ben ve Ahmet Deda, bir protesto önerdik. Ama öyle üç beş kişinin değil, tüm Çal bölgesinden halkımızın katılımı ile devasa bir eylem yapılmasını istedik.
Geçtiğimiz günlerde Çal Belediyesi ve bazı dernek yönetimlerinin katılımı ile “Sudan koyun geçirme” geleneğinin Susuz Menderes’te koyunların geçirilmesi” protestosunu önerdiğimizde, bu olayın sadece festivalin yapılması için değil; susuz menderese su verilmesinin sağlanması için yapılması gerektiğini önermiştik. Bazıları protesto olayına balıklama atladı, ama başaramadılar. Basına yansıyan haberlere göre “Koyun geçirme yarışmasının yapılabilmesi için su isteniyor” gibi algılandı.
Oysa biz, böyle bir protestonun; Dinar su çıkan mevkii başta olmak üzere, Işıklı Gölü ve menderesi besleyen irili ufaklı bütün su kollarının yetkililer tarafından, kanunlar çerçevesinde verilmesi gereken hakkın alınması için kullanılmasını arzu ediyorduk. Ama istenilen ses getirilemedi.
Kim ne derse desin; geçmişte yapılan bazı planlamaların yanlış olması, Denizli ve özellikle Çal bölgesi halkının bu evrede su haklarını isteyememesi yüzünden bugünkü vahim tablo yaşanmaktadır. Yıllar önce planlanan Baklan ve Çal Ovasının kapalı devre sulama projesinin hala yapılmaması, Yeraltı sularının vurdumduymazlık sonucu bitirilmesi, Barajların hovardaca kullanılması, Büyükşehir Belediyesi tarafından köylere içme suyu getirmek bahanesi ile tüm yer altı ve ırmak sularını toparlama bahanesi ile verimsiz çalışma yapması menderesin sonucunu hazırladı.
Çal bölgesinden geçmiş dönemlerde iki milletvekili çıkardık. O tarihlerde Çallı yetkililerin bu vekillerimize giderek “su meselesini” anlattıklarını sanmıyorum. Anlatsalar da; yapılmayan çalışmaları sorduklarını da sanmıyorum. Havanda su döver misali klavye başında yazıyoruz, ama gerçek manada hiçbir şey yapılmıyor. Yaptıklarımızın arkasında ısrarcı olmuyoruz. İşte bu yüzden bütün yaptıklarımız havada kalıyor.
Şimdi…
Geçmişte Büyük Menderes nehrine akan ve değerlendirilen bazı çaylar Çal bölgesinde halen akmaktadır. Bugün muhtemelen şahıslar tarafından kullanılan bu çaylar can suyu verebilecek kapasitede aktifdir. Bu çaylardan üç tanesinde hatırı sayılır su vardır. Çal ilçesinden Süller’e giderken Kumral mesireliğini de içerisine alan “Avdan Mevki” dediğimiz alanda 500 metre aralıklarla üç gözden su çıkmaktadır. Büyükşehir, Hançalar ve Akkent’e içme suyu verebilmek için bu gözleri kullanmıştır. Bir tanesinin üzerinde de “Alabalık üretim tesisleri” bulunmaktadır. Kanyon ağzında ise “Cankorur” tarlasında su çıkmaktadır. Çal Lisesi altındaki çay bölgesinde eskiden akan su lise yapımı sırasında “borular” içerisine kanala alınarak kaybedilmiştir. Bekilli, Akkent ve Kuyucak sınırları içerisinde “yüzme havuzu” işletilen bir başka su kaynağı vardır.
Bu saydığımız sular birleştirilir ve menderes üzerinde belirli yerlere set yapmak suretiyle gölet oluşturularak kullanılabilirse, kanyon bile can suyuna kavuşur sanıyorum. Ve tabi, elbette kanun yolu ile Dinar su çıkan mevkideki hakkımız ile yıllardır dibi temizlenmediği için bataklığa dönüşen ve bu yüzden su tutma ve Baklan ovasının sulamasında yetersiz kalan Işıklı Baraj gölünün de temizliği yapılarak, belirli miktarda su sağlanabilir.
“Sudan koyun geçirme” yarışması geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi “Taşıma Su ile” yapılabilir. Ama Menderes kurtarılamaz. Menderesin kurtuluşu azim ve gayretle olmalı, kanuni yönden can suyu hakkımızı aramalıyız.
Esen kalın…
Saygılar sunuyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: