“Dünya tarihi içerisinden Türk dilini çıkarılınca, Dünya Tarihi yazılamaz” der, Avrupalı Tarihçiler. Gerçekten yıllardır tarih akademisyenleri yazdıkları, araştırdıkları tarihi belgeler ve anektodlarda Türkçe’nin yerinin doldurulamaz olduğunu belirtmişlerdir. Son yıllarda yapılan tarihi araştırmalarda da bu tezin doğruluk derecesi ortaya çıkmıştır.
Prof. Dr. Ahmet Taşağıl tarafından Çin kaynakları taranarak ortaya çıkartılan belgelerde, Çin tarihinin Türkçe ile iç içe olduğu ortaya çıkmış, pek çok yazıtta ve belgelerde Türkçe kelimelerin olduğu belgelenmiştir. Yüzyıllardır yapılan çalışmaların yeniden ele alınmasıyla engin ve yalın bir dil olan Türkçenin hemen hemen bütün Asya ve Avrupa dillerine rehberlik ettiği de ortaya çıkarılmıştır.
Diller, elbette birbirleri ile çatışabilir, kelime dağarcığı ile kaynaşabilir ve etkileşebilir. Lakin Türkçe diğer dillerin aksine, etkileşim alanında hep etkileyen olmuştur. Bu açıdan ele alındığında “ Atatürk tarafından Anasaya konulan Türkiye Cumhuriyeti’nin dili Türkçedir” kanuni maddesinin ne kadar yerinde olduğu bugün ortaya çıkmaktadır.
Prof. Dr. Haydar Çakmak, Türkçü/Türk dili konusunda “Devlet kuran uluslar kendi dilini devletin resmi dili yapar. Bu tarihi bir gerçekliktir. Kendi devletini kuran bütün uluslar böyle yapmıştır. Türkler de böyle yapmıştır. İlk Türkçe devlet yazıtları Orhun Yazıtlarıdır. (732-735). Göktürk alfabesiyle yazılmıştır.
1277’de Karamanoğlu Mehmet Bey Türkçeyi resmi dil ilan etmiştir. Selçuklu ve Osmanlı da halk Türkçe konuşmaktadır. Selçuklu sarayında Farsça, Osmanlı sarayında ise Arapça-Farsça bozması Osmanlıca konuşulurdu. Osmanlı’da 1876 Kanun-i Esasi(Anayasa) çalışmalarında II. Abdulhamid devletin dilinin Arapça olmasını teklif etmiş, ama Adalet bakanı Türk kökenli Eğinli Sait Paşa bu teklifin doğru olmadığını halkın Türkçe konuştuğunu, Resmi Dil Arapça olursa Türk halkının kaybolacağını söyleyerek kabul etmemiştir. Hatta Sait Paşa eğitim dilinin Türkçe olmasını ve devlet memuru olmak için Türkçe bilmeyi şart koşarak, devleti kuran Türklerin dilini resmi dil yaptırmıştır. Atatürk 1924 Anayasasında Türkçe'yi resmi dil yapmıştır.
1961 ve 1982 Anayasalarında da Türkçe resmi dil olarak kabul edilmiştir. Bazı maskeli Milliyetçi ve maskeli Müslümanlar, Türk devletinin Türk olma karakterini ortadan kaldırmak için her fırsatta Anayasa'yı ihlal eden açıklamalar yapmakta ve davranışlar içerisinde bulunmaktadırlar. Türkler kimliklerini ve ulus devletlerini korumak için içinde bulunan maskeli ve kripto milliyetçi, Atatürkçü ve dindarlara dikkat etmesi gerekir.
Ne Mutlu Türk'üm diyene.”
Dilin özeti budur. Orta Asya, Balkanlar başta olmak üzere, dünyanın hemen hemen bütün bölgelerinde Türkçe anıtlar, yazıtların olması; halklarının dillerinde mutlaka bir Türkçe kelimenin bulunması, kültürel mirasların yüzyıllardır ayakta olması sağlam ve köklü bir dil olan Türkçenin durumunu gözler önüne sermektedir.
Öte yandan, kültürel bir değeri olmasına rağmen; kökeni olmayan, Farsça, Türkçe ve Arapça kelimelerden toplanarak, üstelik kültürel bir değer ve eser bırakmadan savunulan köksüz Kürtçe’nin bazı kesimler tarafından dayatılması, dil konusunun ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. “Türk Milleti” diyemeyen, ama Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olmaya aday birisinin “ Güzel bir dil olan Kürtçe öğrenmeye çalışıyorum” demesi, bazı siyasilerin de buna benzer açıklama yapmaları, ülkemizde “Ana dilimiz Türkçenin” temeline dinamit koymaktır. Üstelik birkaç oy uğruna yapılması ise çok manidardır. Siyasiler akıllarını başlarına almak zorundadır.
Ne mutlu Türk’ün diyene..!
Saygılar sunuyorum.
Esen kalın…
Yorumlar
Kalan Karakter: