MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Apo teröristine “PKK’nın kurucu önderi” demesi ile başlayan son süreçte, darmadağın olan ülkücülerin büyük hüsran içinde olmaları karşısında ne diyeceğimi bilemiyorum.
Başbuğ Alpaslan Türkeş ile birlikte Türk Milleti’nin koruyucusu, Vatanın dinamosu olmaya çalışan, anketlerde hep ikinci sırada güvenilir grup olarak belirtilen ve milletimizin gönlünde taht kuran, bilgi ve kültür birikimi yüksek bir gençlik olarak tarihte yerini alan Ülkücüler çok meşakkatli ve zulüm gördükleri 12 Eylül darbesinden bu yana, yedi düvel aralarına nifak sokamazken, şimdiler de ayrıştılar. Ülkücüler iki hatta üç gurup halindeler. Birbirlerine selam vermez, birbirlerine arka çıkmaz oldular.
Kimisi, Bilge Lider Devlet Bahçeli “bir şey diyor ve anlatıyorsa, vardır bildiği” derken; diğer gurup açılım süreci sonrasında şaşkın “Bugünleride mi görecektik. Ülkücüler ne zaman terörizmi destekler oldular” diye konuşmaya başladılar.
Hele son olarak “Cumhurbaşkanı yardımcılarından bir tanesinin Kürt, diğerinin Alevi olması” söylemini duyduktan sonra “Başbuğ Türkeş bize böyle öğretmedi. Biz bu değiliz” sesleri ayyuka çıktı.
Merhum Başbuğ Alpaslan Türkeş, sağlığında bir televizyon programında; PKK’lı bir siyasetçinin “Kürt sorunu” meselesine “Türkiye’de Kürt sorunu yoktur. Terörist sorunu vardır. Devlet teröristle pazarlık yapmaz.” diyerek tarumar etmesi hala kulaklarımda çınlıyor.
Zira Türkiye Cumhuriyeti bir ulus devletidir. Kurucu unsurlar, hangi etnik kökenden olursa olsun, Türk kabul edilmiştir ve birinci sınıf vatandaştır. Diyap Ağa ve niceleri bu meseleyi Atatürk ile girdikleri kurtuluş savaşında kanları ile imzalamışlardır. Bu ülkede Kürt, Türk, Alevi, Sunni bütün kesimlerden milletvekilleri, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı olmuşlar ve ülkenin yönetiminde söz sahibi olarak bulunmuşlardır.
100 yıllık Cumhuriyet tarihinde Türk-Kürt ayrışımı hiçbir zaman olmamıştır. Kız alıp verilmiş, ekmeğimiz bölüşülmüştür. Sonrasında APO gibi birkaç Ermeni dönmesi, dış güçlerin destekleri ile PKK’ye kurarak Türkiye’nin başına bela olmuşlardır. Siyasal Kürt hareketi olarak lanse edilen bu durum aslında terörizmden başka bir şey değildir. Ve ne yazık ki, son yıllarda siyasi büyüklerin ağızlarından çıkan sözler; haddini bilmeyen Kürt bölücülere ilham olmuş, azmalarına, üstünlük taslamalarına vesile olmuştur.
Daha dün, PKK’nın uzantısı olarak kabul edilen ve kapatılması için mücadele edilen bir partinin yöneticileri açıklamalarında mantıkları, akılları zorlamaya başladı. Öyle ki, “Süreci destekleyin tutuklularınız dışarı çıkabilsin” deme cüretini göstermektedirler. Daha da ileri giderek 50 bin Türk gencinin şehit edilmesinde parmağı olan APO’nun çıkarılmasını isteme cüretinde bulunmaktadırlar. Hatta ellerinde şehitlerimizin kanları olan teröristler cezaevlerinden tahliye edilmeye başlandılar. Vatan için şehit olanların aileleri kan ağlarken, teröristler cezaevlerinden çıktıklarında halay çekmektedir.
Tatil beldelerinde göz yumulan terör seviciler, sanki üstünlük sağlamış gibi fütursuzca hareket etmeye başladılar. Kimseyi dinlemiyorlar, kafa tutuyorlar.
ABD Büyükelçisi “İsrail için Ulus devleti bir tehdittir” diyerek, bölgedeki tek ulus devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin adeta tehdit etmektedir. Yani “50 yıl önce başlatılan büyük ideallerin projesi hayata geçiriliyor” gibi düşünüyor insan.
Ancak. Türk Milleti’ne düşman olanların, 100 yıldır çeşitli olaylar ve projeler ile zayıflatılmaya çalışılan Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti’nin henüz son sözü söylememiş olmasını unutmuşlardır. Bu millet kendi küllerinden 16 devlet kurmuş ve hala mazlumların yanında, zalimlerin karşısında oluyorsa; bundan sonra da sabırla, azimle bunu devam ettirecektir.
İşte; Ülkücülerin içinde bulunduğu durum, beni böyle düşünmeye sevk ederken, inanın ne diyeceğimi bilemedim. Yorumu size bırakıyorum.
Esen kalın…
Saygılarımla.
Yorumlar
Kalan Karakter: