[email protected]
YA HU- BU ADAM NE ANLATIYOR (MEDYA MÜFETTİŞİ)
Bugünün gündemi
Bizi, Cumhuriyetimizi 100'üncü yılımıza ulaştıran Halaskarımız.
Mustafa Kemal'e kahriye okumak için toplanan kara babalar.
Apartılıp, kapartılıp, götürülüp yok olan kara babaların başı.
Allahın işlerine karışanları yargılayan özel mahkeme.
Gerçek babalar aslında onlardır.
Türkiye'nin bilinmeyenleri. Aslında bu konuları eskiler bilir.
Kayıtlara da geçmiştir. O kayıtları herkes göremez.
Bilmeyenler bilenlere sorar. Bilipte bilmemezlikten gelenler de vardır.
Bilmek istemeyecek, görmemezlikten gelecek, kendini haklı çıkarmak için
uğraşanlar da olacakdır.
Vikunya devesinin yününden yapılan iplikten ince, demir kumlarının aylarca
eritilerek üretildiği tamahagane çeliğinden yapılan dünyanın en
keskin uclu materyali uchigatana'nın ucundan keskin konulardır bunlar.
Ucuna baktığın zaman görülmez. O kadar incedir ki bakan baktığı yeri
boşluğa bakıyorum zannederek göremez.
Bu bir takım insanların Cumhuriyeti ve Atatürk'ü sevmemesi.
Osmanlı Paşası Mustafa Kemal'i sevmemesi.
Ölümsüz Başkomutanımız. Hayat tecrübesi,
başarıları sayesinde bizi 100'üncü yılımıza ulaştıran Halaskarımız.
Osmanlı'yı da sevmiyorlar, Selçuklu'yu da.
Yine bu adamlar, millet perişan olmuş vaziyette Türkiye'nin
etrafı düşman çizmeleriyle sarılmışken feleğe kafa tutup 7 düvele isyan
eden insanların karşısında durup;
Vatanımızı düşman çizmeleriyle çiğneyen tarafın saflarına geçmişler.
Cumhuriyet kurulmadan sabır-kurtuluş savaşında,
Cumhuriyet ilan edilirken, Cumhuriyet ilan edildikten sonra
yapmak istediklerine devam etmişler.
Bunlar sahte babalar, sahte dedeler, sahte çelebiler, sahte beyler, sahte efendiler.
Gerçek babalar Çanakkale'de kurtuluş savaşında
en ön saflarda mekanın ve zamanın sahibinin yanına yürüdüler.
Uyuşukluk o kadar arttı ki, insanların milli mücadeleye katılmasını
engellemek için uyuşturmaya çalışarak hakkın kitabını ortaya koydular.
Bunu yaparken yine Allah'ı kullandılar.
Baba lakaplı bir tanesi KARA ŞEYH o kadar ileri gitti ki haddini aşarak;
Milli mücadelenin önderi Mustafa Kemal Atatürk'ün yok olması için
kendi görüşünde olan KARAYA BÜRÜNMÜŞLERİ toplayarak
Dünya mekanının sahibinin 99 isiminden biri olan 42'inci sıradaki
YA-KAHHAR zikrini çekmek için pusula yazıp vakit, mekan, bile tayin etti.
Millet savaşta kuru ekmek yerken sonra bu kara babalara ne mi oldu?
Atatürk'ü yok etmek isteyen İngiltereye tam
bağlılığı kabul eden zatı şahanelerine bağlı
kara şeyhlere nemi oldu?
Siz gözle göremezsiniz, ama varlığını hissedebilirsiniz.
Görmek her kula nasip olmaz da, hissetmek her adama çok zor nasip olur.
Bunlar çok ince konulardır. Dünya'da kim olursan ol,
Mekanın ve zamanın sahibinin işine karışma!
Mekanın ve zamanın sahibi; seçtiği insanın işine karıştırmaz seni!
Gaflete, dalalete, hatta ihanete düşüp mekanın ve zamanın sahibinin işine karışırsan,
Seçtiği kulunun işine karışırsan adamı alıp götürürler!
Adamı kaparlar mı kaparlar! Hiç birşey yapamazsın!
Birşey yapıyorum zannedersin, birde bakmışsın seni apartırlar. Ortada yok.
Sonra gören var mı? O, ona sorarlar yok. Bu, buna sorarlar yok.
Ya bu adam en son ne yapıyordu?
Mekanın ve zamanın sahibinin işine karışıyordu diye cevap alırlar da.
Sonra Mekan sahibinin işine karışan adamın yanındaki adamlara da sorarlar.
Ne oldu? Biri der gördüm: Biraz önce burada konuşuyordu.
Diğer bir kişi söyler: E hani toplanmışlardı nereye kayboldular?
O bilmediği-anlayamayacağı konular hakkında konuşmaya çalışanlar
hayatının hatasını yapmıştır.
Kara babalar kahreylemeye çalışsada
Mustafa Kemal'i Ricalü'l-gayb korumuştur.
Mekan sahibinin seçtiği kişiye göz göre göre kötülük yaparsan
adamı bir apartılar doğru mahkemeye; yüce mahkemeye çıkartırlar.
Bu mahkeme buradaki mahkemelere benzemez. Orada avukatta yoktur.
Avukatta tutamazsın. Buradaki mahkemelere çok benzemez.
Bu mahkeme mekan sahibinin işine karışanlar için özel yetkilidir.
O kara şeyhleri aldılar, aparttılar götürdüler mahkemeye çıkardılar.
Siz ne yapıyorsunuz dediler. Kimsiniz siz?
O güne kadar yaptıkları da o kara şeyhleri kurtaramadı.
Gerçek babalar kurtuluş savaşında en ön saflarda
zaman ve mekan değiştirdiler.
Kurtuluş savaşından sonra 1923'te Cumhuriyet ilan edilince
bu kara babalar yine durmadılar. Yine araya Yüce kitabı koydular.
1925-1926'da bu kara babaların toplanma yerleri kapatıldı.
Bu baba diye ortada gezen kara babalar, baba değildi onlar.
Babaların türbeleri, tekkeler kapatılmadı.
Gerçek babaların, tekkeye, zaviyeye ihtiyacı yoktur.
Türbeye bakıma türbedara hiç bir şeye ihtiyacı yoktur.
O gerçek babalar kendi kendine bakarlar.
1925'te kara babaların toplanma yerleri kapatılınca
bu babalar yine aynı şeyleri yapmaya çalıştı.
Tekrar gün zaman tayin edip Allahın 99 isminden biri olan 42'inci sıradaki
YA-KAHHAR ismiyle zikir çekerek Mustafa Kemale kahriye okumak istediler.
Mekan sahibi yine izin vermedi.
Kahriye okumak için uzak yerlerden gelenler aynı rüyayı gördüler.
Rüyada zamanın ve mekanın sahibi; son peygamberini görevli tayin ederek
dünya hariyasından bazı kişilere yer dağıtıyor gösteriyor.
Son Peygamber sıra Mustafa Kemal'e gelince
yemyeşil şekilde duran Türkiye haritasını burası senin diye gösteriyor.
Kara babaların boş mekanları bu tarihten sonra yanıyordu.
Yıkılıyordu, yok oldu.
Kara şeyhlerin toplanma yerlerinin kapatılması manâ aleminden bir yansıma dır.
Atatürk tekke ve zaviyeleri kapatmadı.
Devletin kapattığı yerler: ''Hükümet tekkeleri değil, boş mekânları kapattı.
Onlar kendi kendilerini çoktan kapatmışlardı''
Boş mekan sahipleri kara babaların gayretleri hala devam ediyor.
Kara şeyhler 2023 yılında da var.
Babalık, dedelik, şeyhlik yasaktır. Herkes baba, dede, şeyh önder olamaz.
O tarihteki gibi yine şeyhler çoğalıp artmaya başladı.
İslamiyete o kadar zarar veriyorlar ki.
Kara şeyhler kendi urganlarını kendileri
dokudular. İpsizlere ip satan babalar da vardı.
İpsizlere ip satan bu babalar haricinde, kendi urganlarını
kendileri hazırlayan kara babalar da vardı.
Mekan sahibinin isimlerini kendi şahsi menfaatlerine alet etmek istediler.
iki ucu keskin bıçak YA-KAHHAR.
Düşman çizmesi ülkeye ayak basmışsa zikir çekilir dua edilir.
Yoksa yanlış yere söyler ve zikir çekersen sana döner gelir.
Bunlar çok derin konular.
YA KAHHAR- Galip olan galip getiren yüce zamanın ve mekanın sahibidir.
Adamı mahkemeye çıkarırlar. Bu mahkeme buradaki mahkemeye benzemez.
Adamı alır götürürler.
Orada babalık-dedelik para etmez.
(3'ler, 5'ler, 7'ler, 12'ler 40'lar,
100'ler, 300'ler gerçek babalar onlardır.)
Kara Şeyh Sayit isimli bir diğer kara baba dar ağacı kurulurken çekiç ve çivi
sesleri kendisine işittirildi.
Kara babaların tekrar tekrar toplanıp YA-KAHHAR zikriyle Mustafa Kemal'in ve rejiminin
"kahr u tedmiri" için yapmak istedikleri kendilerine urgan olarak döndü.
Cumhuriyetin tecelisidir.
Birşeyler anlatıyorum ama.
YA HU- Bu adam ne anlatıyor.
Size yaşanmış işlerden bahsediyorum. Bilenler bilirde konuşmak istemez.
Cumhuriyetimizin 100. yılının güzelliği Mustafa Kemal Atatürk'ten,
Silah arkadaşlarından ve Mustafa Kemallerin önünde yürüyen gerçek babalardan Dedelerden geliyor.
Siz bilmezsiniz. Bilenler bilir.
Bilmek için (İstememek, geri çevirmemek, sahiplenmemek) gerekir.
İstemeden O verir. Veren, verdikten sonra geri çevirecek mi? diye sınar. Senin olmayanı
sahipleniyor mu diye bakar. Senin olanı sahipleniyor ve vaz geçmiyorsan yardım eder.
Senin olana göz diktirmezsen ya da senin olana göz diktilerse
yardım eder. YA- KAHHAR anlamı kahreyliyen değildir.
Galip olandır. Galip olan, galip getiren, yapan ve yatıran mekanın ve zamanın sahibidir.