Daha öncede Üniversitemiz hakkında birkaç yazı kaleme aldım.
O yazılarımda da yöneticilerin hata yapabileceğini, “şaşar beşer” olan insanoğlunun yaptığı hatalar yüzünden, ilimizin markası olan ve Türkiye genelinde bir değer kaydedilen PAÜ’nün yıpranmaması gerektiğini belirtmiştim.
Üniversite ile geçmiş yıllardan beri iyi ilişkiler kurulmasına rağmen, yönetim değişir değişmez “tu kaka” etmeye başlayan bazı kalemşörlerin “çıkarlarına dokunduğu” için karalama kampanyasına girdiklerini belirtmiştim.
Öyle ya ! Düne kadar iyi olduğun bir kurumu, bugün ne değişti de kötüleme yoluna gidiyorsun? Kim olsa, bu tür ikircilikle hareket eden insanların ve yazılan görüşlerin ardında mutlaka bir sebep aramaz mı?.
Ancak; şimdi de yeni bir grup, ne hikmetse birkaç yazı ile Üniversitemize “aba altından sopa” gösterir misali vurmaya başladı. PAÜ’nün iyi haberlerini, güzel çalışmalarını hiç kaleme almadılar. Son yazı ise, BİYOM çalışanları ile Rektör Hüseyin Bağ arasında geçen tartışmalı “lağım borusu” olayı oldu.
Sanki ekili tarlanın tam ortasından kanal açılmış, ekilen ürünler heba edilmiş gibi haber yaptılar. Ve olayı öylesine güzel organize ederek, kendilerine yakın basın organlarına servislediler ki; (zaten onlar haricinde başka yerde de çıkmadı) sanırsınız, PAÜ Rektörü Hüseyin Bağ, BİYOM seralarını yıktı, tarlaları ateşe verdi.
Ama aynı rektör Prof. Hüseyin Bağ için ulusal haber sitelerinde “FETÖ’nün hedefindeki Rektör” deniyor. Çünkü onun döneminde Üniversite FETÖ artıklarından temizlendi.
Olayın geçtiği BİYOM tarlası; haber resimlerinde görüldüğü gibi ekili alanlar gösterilmiş, lağım borusu için kepçenin girdiği “sınır” kısmı da belli. (Zaten Prof. Çelebi’nin yattığı alanın hiç işlenmediği de görülüyor.)
OLAY ÇOK ABARTILDI, BAŞKA YERLERE ÇEKİLDİ
Rektör Prof. Dr. Bağ, olaydan sonra yaptığı açıklamada, “Arazinin boş, ekilmemiş yerinden botanik bahçesinin ve planladığımız başka projelerimizin pis su tahliye borusunu geçirmek için 80-100 cm derinliğinde kanal açtık ve boruyu yerleştirip geri kapatacağız. Daha sonra o alan üzerine hocalarımız istedikleri her şeyi ekip dikebilirler.
Görüntüdeki bitkileri kepçe söktü. Onları da saksıya aldık. İstenildiği an tekrar dikilebilir. Bu çalışmada kesinlikle bahsedilen tohum projesini aksatacak bir durum olmamıştır. Arazinin bu kısmında yapılacak çalışmayı hocamıza bizzat ben izah ettim. Hocamız arazilerine girmemize izin vermeyeceklerini direneceklerini söyledi. Günlerdir de çalışma yapılmasını engellediler. Çalışmalar sırasında hocalara zor kullanılması gibi bir şey kesinlikle olmamıştır.
Bitki Genetiği ve Tarımsal Biyoteknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (BİYOM) binası ve sera binası kısmı ile uygulama arazisi arasında bir kanal vardır. Bu çalışma uygulama arazisi kısmında yapılmıştır. Merkez binası ve sera kısmında hiç bir çalışma yapılmamıştır.
Merkez binası ve seranın atık suları (yani tuvalet, lavabo, duş vb atıklar) için kanalizasyon bağlantısı yapılmamış, öylece dışa akmaktadır. Bu da toplum sağlığı açısından uygun değildir. BİYOM Merkez binası ve seranın atık suları da hocalarımızın yapılmasına karşı direnç gösterdikleri hatta bağlanacaktır.
Yerleşkemiz dar bir alanda ve yeni projeler için yere ihtiyacı var. Üniversitemizin dağın yamacında olan ve yıllardır atıl kalan bir alanı var. Bu alanda yeni projelerimizi gerçekleştirmeyi planlıyoruz.
Söz konusu projelerimiz şunlar: Botanik Bahçesi, Bu projeye geçtiğimiz Kasım ayında başladık. Nisan ayında ilk etabı tamamlanacak. İkinci etabı bu yıl Ekim ayında tamamlanacak.
Kreş Projesi: proje ve ödeneği hazır ihale sürecinde. Bu projelerin yanında ayrıca; Bilim Müzesi, Yapay Zeka Uygulamaları Mükemmeliyet Merkezi, Çocuk Üniversitesi ve Kütüphanesi,Teknofest vb. yarışmalar için Öğrenci Projeleri Geliştirme ve Destek Merkezi projelerimiz için de gerekli hazırlık ve altyapı çalışmaları başlatılmıştır. Bu projeler gündem olan araziyi çevreleyen bölümdedir. Söz konusu atık su hattı tüm bu projeler için bir alt yapı çalışmasıdır.” dedi.
Anlayacağınız, Rektör Bağ BİYOM bina ve seralarının da içinde bulunduğu yerleşimin kanalizasyon bağlantılarının olmadığını, ileride aynı bölgeye yapmak istedikleri bazı projelerin atıkları için de şimdi boş alan bölgeden bir kanalizasyon borusu döşeyerek hazırlamak istemiş. Zaten, boru döşendikten sonra üzeri kapatılacaktır. Burayı da istediğiniz gibi sonra kullanabilirsiniz. Ancak, Rektör hummalı bir çalışma yapılan bölgede ilerde bugünkü gibi boş alan kalmayınca lağım sisteminin yapılamayacağını düşünmüş sanıyorum.
OLAYIN BAŞKA BOYUTU MU VAR?
BİYOM’un kullandığı bu alan zaten verimsiz bir alandır. Genelde Tarım Fakülteleri tarafından uygulanan bu tür sistemlerde, BİYOM gibi merkezlerde kurulan seralarda bölgenin bütün kesimlerinden (tohumluk üretiliyorsa) toprak getirmek zorundasınız.
Yani tohumun hangi toprakta yetiştiğini de bilmek zorundasın. Bu topraklarda sera içerisinde değerlendirilir ve gözlemlenir. Bu yüzden, koskoca bir merkezin, tek tarladan ibaretmiş gibi yaygara koparılmasına anlam veremediğim gibi, 6 yıldır çalıştığı belirtilen BİYOM bölgesinden tohum alan bir ziraatçı veya çiftçiyi ben hiç duymadım. Haberini de okumadım.
O halde, sağlığımız için temizlik ve hijyen aradığımız şu günlerde bölgedeki mevcut yapıların ve proje aşamasındaki yapıların atıkları için (müsait alan varken) lağım borusu döşeme işinin bu denli büyütülmesinin sebebini çözemedim.
Bu kadar sığ düşünmeyi mantıklı bulamadım.
Aynı Prof.lerin, BİYOM’un, PAÜ’nün 650 dekar arazinin bulunduğu Çal ilçesine taşınması olayı ortaya atıldığında, buraya gitmek istemedikleri, bu yüzden “Çal ilçesindeki toprak uygun değil” dedikleri ileri sürülüyor.
Oysa Çal ilçesinin toprakları verimlidir. Çal Belediyesi tarafından desteklenen seracılık olayının ilçede patlama yapması da bunun kanıtıdır.
Diğer bir husus ise; işlenmeyen toprak üzerinde, tarlanın kenarında iş makinasının önüne yatan Prof. Dr Fevziye Çelebi Toprak’ın eşi Prof. Dr Selçuk Toprak' ın FETÖ terör örgütüne üyelikten PAÜ'den ihraç edildiği belirtiliyor. Diğer Prof. Arkadaşın ise, bu arazide yeğenini çalıştırdığı, kardeşini ise yetkisiz olduğu halde yanında bulundurduğu iddia ediliyor.
Böyle bir durumda insanın aklına çok şeyler geliyor. Ulusal bir haber sitesi konuyu manşetine taşıdığında “FETÖ’nün hedefindeki Rektör!” başlığı altında, “Son günlerde "atık su kanalı" bahanesiyle FETÖ ve Sol medya tarafından hedef alınan Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Bağ'ın yaptığı açıklamalar sonrasında asıl meselenin "atık su kanalı" projesi olmadığı yakın geçmişte yerli tohum ve bitki üretim projelerinde çalıştığını iddia eden Prof. Dr Fevziye Çelebi Toprak’ın eşi Prof. Dr Selçuk Toprak' ın FETÖ terör örgütüne üyelikten PAÜ'den ihraç edilmesi ve bu sebeple Rektör Bağ'ın linç kampanyasına uğradığı ortaya çıktı.” Şeklinde haberleştiriyor.
Kısacası insanın aklına bin bir soru geliyor.
Fakat ben, bir rektör’ün kendi imzası ile, Ulusal alanda işbirliği yapılan bir bölgede, denildiği gibi akıl almaz bir maceraya imkan vereceğini sanmıyorum.
Ama Rektör Prof. Dr. Hüseyin Bağ’a bu yaptığı için kızdım. Bunca dil döktükten, olayı anlattıktan sonra; böyle çirkin bir kumpas kuran kişileri keşke kendi haline bıraksaydın.
Keşke, o boruyu döşemeseydin de; kendileri, kendi lağımlarının içinde boğulsaydı…