Bundan yıllar önce “Kapalı alanda sigara yasağı” konuşulmaya başlandığında “Sigara içenlere ikinci sınıf insan muamelesi yapamazsınız” diye bir yazı kaleme almıştım.
Yüzde 70’i vergi olan sigaranın tiryakilerini; Tekel’in özelleştirilmesi ile dış sermayeye ve özellikle kaçak sigara bağımlısı yapan bir iktidar, memlekette bu denli insanı zehirleyen unsur varken; sadece sigara üzerinde durması o zamanlar bana oldukça manidar gelmişti.
Üstelik, zaten televizyon kanallarında ve Sağlık Bakanlığı’nca sigaranın zararları konusunda yaptığı etkin çalışmalar neticesinde, artık Türk insanı evinde ve özellikle çocuklarının bulunduğu ortamlarda, otobüslerde mümkün mertebe sigara içmemeye özen gösteriyordu. Yasakların geldiğinde zaten sigara tiryakilerin hemen hemen yüzde 80 oranı çocuklarının yanında, evin içerisinde sigara içmeyi bırakmış; balkonlara masalar, sandalyeler atılarak sigara mekanları hazırlanmıştı. Bazı işletmeler masalardan sigara tablalarını kaldırmışlar, müşterilerine özel sigara alanlı yerler vermeye başlamışlardı bile.
Ve, o zamanlarda halkımız buna hazırlıklı olduğundan sigara yasağı zorlanılmadan kabul edilmişti.
Ama şimdi öyle değil.
Şimdi insanlar sigara yasağına değil, kişisel hak ve özgürlüklerine iktidar tarafından müdahale edildiğine inanıyor. Yani insanların özel hayatlarına girilmeye başlandığını, bu tür yasakların zamanla başka konularda da gelecek korkusu içerisine girdiler ve öyle düşünmeye başladılar.
Konu hakkındaki sohbetlerinde “AKP iktidarı tarafından, güya insanları sigara dumanından, sigaranın zararlarından korumak için “Sigara içenler, İçmeyenler” diye ikiye ayrıştırılmasını, Anayasa tarafından güvence altına alınan kişilik hak ve hürriyetlerini hiçe saymak demokrasilerde ve hukuk devletinde ne kadar doğru olur” sorusunu sormaya ve sorgulamaya başladılar.
Öyle ya; bir kişi özel otomobilinde sigara içerse en az 108 Tl. ceza alıyor. Üstelik otomobil içinde çocuk yok, ailesinden kimse yok. Yalnız başına seyahat ederken bile, otomobil içinde sigara kokusu olursa bu cezayı alacak. Peki, (Kanun çıkmadan önce) bu “kabahat” Trafik Kanununda olmamasına rağmen, Trafik ekipleri tarafından “şimdilik kitabına uydurularak” verilen bir ceza olmasına rağmen; konu hakkında halen kanun çıkarılmaması ve halen kanun çalışması TBMM’de olmamasına rağmen, böyle bir cezanın verilmesi ne kadar doğrudur?
Sadece Cumhurbaşkanı tarafından dile getirilmesi üzerine; olayı kendilerine “vazife” edinenler, yollarda otomobillerin yolunu kesmeye başladılar. Üstelik, ortada hala bir kanun olmamasına rağmen. Halkın üzerine bu kadar yüklenmek neden?
Halkımız konu hakkında söz açıldığında;
“Ekonomik kriz ciğer delmeye başladı, Elektrik ve Doğal gaza üst üste gelen zamlar, gıda ürünlerinin her gün pahalılanması mutfağı yakarken, yoksulluk paçadan akarken, buna mukabil saraylarda ve bazı kesimlerde israf alabildiğine sürerken; başka hiçbir mesele yokmuş gibi özel otomobillerde sigara içilmesine ceza verilmesi, evlere de bazı yasakların geleceğini düşündürüyor. Bu demokrasi ve hukuk anlayışına ters düşmektedir. Korkarız bu yasak; yatak odamıza da gelecektir” diyorlar.
Halkın bu kez “haklı” serzenişte olmasına bir şey diyemiyorum.
Amannn yaa..!
“Ne olacaksa olsun, Yatak odamıza da geleceklerse, gelsinler”
Başka ne denebilir ki?
Halkın sözlerine ve serzenişine kulak asmadıktan sonra, ha dışarısı, ha içerisi. Farkeden ne?