Son zamanlarda tarikat ve cemaatler üzerinde yoğun bir baskı var gibi gözüküyor. İktidarın oy deposu olarak görülen tarikat ve cemaatler, nedense son zamanlarda sapıklık ve taciz olayları ile ardı ardına sosyal medya hesaplarında gündeme gelmeye başlandı.
Ne var ki, Türk halkı olarak hala akıllanmadığımızdan, bu tür haberleri gördükten sonra lanetlemeye başlıyoruz. Birkaç gün sonra da unutuyoruz ve bildiğimiz yolda ilerlemeyi sürdürüyoruz.
Bu paylaşımlar, Atatürk’ün önerisi ile TBMM’nce “tekke ve zaviyelerin yasaklanması” kanunun ne kadar isabetli ve yerinde olduğunu göstermektedir. Tarikat ve cemaatlerin, topluma bir kazançları olmadığı, aksine hep zararları olduğunu idrak etmekteyiz.
İslam coğrafyasında birbirleri ile kavgalı olan bu oluşumların, topluma verdikleri zararların yanında en büyük hasarı iktidarlara vermektedir. Tarih boyunca Müslüman toplumların yöneticileri iktisap ettikleri bu tür yapıların hataları yüzünden devrilmişler. Son asırda ise Afganistan, İran ve Irak iktidarları tarikatların tutumları ve kavgaları sonucu devrildiler. Çoğunluğu İngiliz ve İsrail destekli olan bu tarikat ve cemaatlerin sayıları hakkında İsrail geçmiş yıllarda açıklamalarda bile bulunmuştu.
Hepsini burada saymak, anlatmak mümkün değil ama; Afganistan Meşhur İngiliz Casusu Lawrens’in talebelerinden bir casusun tarikat kurmasıyla, İran’da Şia kökenli bir tarikatın devlet yönetimine sızmasıyla Humeyni devrim yaptı.
Ama tarihdeki en ilginç devrim Irak devrimidir.
Amerika Irak'ı işgal ederken Irak ordusu hiç ortada görünmedi. Irak ordusunun savaş uçakları hiç kalkmadı. Tek bir tankı sokağa çıkmadı. Oysa, Saddam Hüseyin dünyanın sayılı ordularından olan Irak ordusu ile dünyaya kafa tutuyordu. Irak ordusu sayı olarak kalabalık, donanımlı bir orduydu.
Amerika, dünyanın şaşkın bakışları arasında ve televizyonların canlı yayınladığı bir çıkartma harekatı ile pikniğe gider gibi elini kolunu sallaya sallaya Irak'a girdi ve ele geçirdi.
Peki, neden Amerika hiç bir direnişle karşılaşmadı biliyormusunuz? Yoksa Saddam Hüseyin direnmeden Irak'ı Amerika'ya teslim mi etmişti?
Böyle bir şeyin olması mümkün değil. Hatta işgalden sonra ne Amerika ne de CIA bu durum hakkında tek açıklama yapmadı.Yıllarca bu konu ve soru insanların zihinlerini meşgul etti.
Bu sorunun cevabını bilmek için 1950'de ABD tarafından CIA desteği ile Irak'ta büyütülen "Kesnizani Tarikatını" bilmeniz gerekir. CIA desteği ile Irak'ta büyütülen bu tarikat Avrupa Amerika ve Orta Asya'ya kadar yayıldı. Güçlendi. Saddam, darbe devrim ile Irak'ı ele geçirdiğinde tarikat Saddam'a tamamen itaat etti. Saddam da onlara bir şey yapmadı. Fakat Kesnizani Tarikatı bu sessizlikten yararlanarak ordu, bürokrasi, emniyet ve istihbarata kadar her yere adamlarını sokup ülkeyi içeriden ele geçirdi. Genelkurmay başkanından istihbarat başkanına, iç işleri bakanından emniyet amirlerine kadar çoğu kişi Kesnizani Tarikatına bağlıydı. Yani, diğer bir tabirle Saddam Hüseyin Devrimi ile başa gelen iktidar, tamamen CIA ve MOSSAD kontrolüne girmişlerdi. Üstelik Saddam'ın eşi ve akrabaları da Kesnizani Tarikatına bağlanmıştı.
Ve Irak Amerika tarafından artık işgal edilebilirdi. Çünkü Kimse direnmeyecekti.
Ve Saddam, ABD’nin harekete geçmesiyle her şeyi anladığında vakit çok geç olmuştu.
İşte bu yüzden, 100 yıllık planlar yapan emperyalist ülkeler, göz koyduğu toprakları ele geçirebilmek için önce o toprakların hain çocuklarını ele geçiriyor, besliyor, büyütüyor ve sonra da “Barış ve özgürlük getirme” adına düğmeye basıyor.
Bunu fark edemezsen, 15 Temmuz gibi darbelere maruz kalıyorsun. Ama güçlü bir iktidarın varsa, hain çocukları bertaraf edebiliyorsun.
Tarikat ve cemaatlerin Müslümanlar üzerindeki etkisini bilen emperyalistler, bu vazgeçilmez komplolarını her yüzyılda bir tekrarlıyorlar.
Bu yüzden uyanık olmakta yarar vardır.
Saygılarımla…