Adalet ve Kalkınma Partisi, son bir aydır “Milli Anayasa” adı altında çalıştığı “Başkanlık sistemini” içinde barındıran anayasa çalışmalarında Haziran sonu itibariyle sona geliyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Türk Parlamenter sistemine zarar verir” düşüncesi içerisinde idi. Davutoğlu “Tek adamlık” içeren başkanlık siteminin Türkiye’ye yarar yerine zarar getireceğini düşünüyordu.
Anayasa komisyonu çalışmaları sırasında, “dokunulmazlıkların kaldırılması” konusunda pek çok konuda uzlaşı sağlanmasına rağmen, yolsuzluk olayında isimleri geçen 4 eski bakanın da yüce divana gönderilmesi konusunda “ısrarcı” olması Davutoğlu’nun harcanmasına sebep oldu. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın, Davutoğlu’nun genel başkan seçildiği AKP kongresinden bu yana yaptığı söylemleri hatırlarsanız, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan haricinde hiçbir kimsenin parti üzerinde lider konumunda olamayacağı” ihtarlarını sıraladığını görürsünüz.
Olayın bir de perde arkası var.
Milliyetçi Hareket Partisi, Devlet Bahçeli ile her konuda AKP’nin arka bahçesi durumuna gelince, Ülkücü irade ayağa kalktı. Başkaldırıyı önlemek için MHP Genel merkez yönetimi yaptığı hatalar ile ardı ardına çuvallayınca da; muhalefetin etkin ve baskılı süreci MHP üst düzeyini ve Milli Anayasayı MHP milletvekilleri ile birlikte TBMM’den geçirerek referanduma götürmek isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın planları bir anda alt üst oldu.
Başkanlık sistemine evet oranını yüzde 52 gösteren anketörler bile, MHP’deki çalkantılar yüzünden referandum da yeni anayasının geçmeyeceğini, yüzde 45/48 oy oranın da kalacağını söylemeye başladılar. Çünkü MHP’de genel merkez yönetiminin değişmesi, partinin yeniden yapılanması gerçekleştirilirse; MHP’nin yüzde 25 oy oranını yakalayacağı anketlere yansımış durumda. Ve Meral Akşener gibi siyasi tecrübesi olan karizmatik bir siyasetçinin genel başkan seçilmesi durumunda ise AKP’ye hiçbir destek verilmeyeceği Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından anlaşılmış bulunuyor.
Üstelik şu sıralarda Meral Akşener, seçim olmamasına, üstelik partinin başında bulunmayıp Genel Başkan adayı olmasına rağmen meydanları doldurması AKP’nin gözünü korkutmuş gözüküyor. AKP yanlısı Gazete ve Televizyonların yaygarası, Aktrollerin sosyal medyada Akşener’i karalayan paylaşımlarına rağmen Ülkücü irade partisine ve adayına sahip çıkmaya başladı.
Durumun vahametini bilen Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlık sistemini en kısa zamanda hayata geçirmek için düğmeye bastığında, MHP’de böyle bir olayın meydana gelebileceğini kestiremediğinden harekete geçememişti. Şimdi ise, B planı devreye sokuldu.
İlk önce, Güney Doğu ve Suriye politikaları ile yıpranmış olan ve sürekli kan kaybeden AKP’yi dizayn ederek güçlendirecek. Sonra da, “parti dışı kaldıklarını belirten” parti içindeki muhalif gibi gözüken Abdullah Gül, Bülent Arinç, Ali Babacan gibi isimlerle “Yollarımız ayrıldı” denilerek; milliyetçi ve muhafazakar oyların MHP ve diğer partilere gitmesini önlemek için Merkez sağ bir parti kurulacak. Böylece olası erken seçimde MHP’nin toparlanmasına fırsat vermeden iki koldan seçmenleri kuşatarak “göstermelik koalisyon” yapılarak “Başkanlık sistemini içeren yeni Anayasa” belki de referanduma gerek kalmadan TBMM’den geçirilecek.
AKP içerisindeki Arınç ve Gül gibi muhalefet gibi gözüken partililer, şu günlerde yeni bir siyasi oluşumdan bahsetmeye başladılar. Hatta genel başkanın Ali Babacan olduğunu bile söylüyorlar. Dünya siyasi tarihinde, “koltukta kalmak için her yol mübah” olayını böylesine düşünen başka bir siyasi parti yoktur. Ve Türk halkı da bu oyunlara alet olmaktadır.
Bu yüzden MHP; genel merkezin engellemelerine rağmen, acilen kurultayını yapması ve Ekim/Kasım aylarında yapılması muhtemel olan erken genel seçime sıkı bir muhalefet anlayışı içerisinde hazırlanması gerekmektedir. MHP Meral Akşener ile çok iyi bir tempo yakaladı. Sağdan ve soldan bütün seçmenler, özellikle kadınlar Akşener’i desteklemek için meydanlara koşmaktadır.
Bu kez AKP’nin ekmeğine yağ sürenler meydanlarda olamayacağı için korku dağları saracaktır. Yoksa Laiklik ve Cumhuriyet karşıtı yeni anayasının hayatiye geçirilmesinden sonra ülkemizde seçim yapılacağından kuşku duyuyorum.
Bütün kesimler gelişmeleri yakından izlemelidir.