Evet ülküdaşlarım;
Yaklaşık üç yazı boyunca izah etmeye çalıştığım “nasıl bu hallere geldik?” başlıklı yazım, umarım bütün kesimler tarafından anlaşılmıştır. Bunları yazarken, sadece davamızın içinde bulunduğu konumu düşündüm. Bugüne kadar hiçbir beklentim olmadığı gibi, bundan sonra da beklentimin olamayacağını bilmenizi isterim. Ancak, beklentim yok derken; her ülkücü gibi bende iktidar olmamızı elbette bekliyorum.
Kısacası; Bugüne kadar ülkücüler hangi değerlere inandı ise, Balgat otoritesi tarafından hep ayaklar altına alındı. Ülkücülerin kardeşlik hukuku, yerini Balgat'ın yol arkadaşlığı aldı. Ülkücülüğün ve ülkücülerin iradesi değil (devşirme adaylar ile yola çıkıldı yapılan bütün seçimlerde ve aday tespitlerinde bunu maalesef gördük) Balgat'ın tek adamlığının kararları ülkücü irade sayıldı.
MHP ve ülkücüler Türk milletinin umudu olmaktan çıkarıldı, buna da lidere sadakat denildi. En küçük eleştiriye tehditle cevap verildi. Bu gerçeği kendim yaşadım. En basitten ülkücüler hain ilan edildi. Balgat tarafından iktidar partisi acımasızca eleştirildi, fakat iktidar partisi ne zaman dara düşse Balgat iktidarın can simidi oldu, yedek parça gibi iktidarın açığını kapattı. Dün hain İsrail'in ABD'nin çavuşu ilan edilenler, bugün MHP'den milletvekili yapıldı. Bu nasıl ülkücü irade?.
Başbuğun değerlerini yok sayan irade nasıl ülkücü irade olabilir?. 1 Kasım seçimlerinde partisine oy veren yüzde 11.9 oranındaki ülkücüler, “kahrolarak, lanet okuyarak” oy vermişlerdir. Bu oranı birilerinin “posa” dediği , ama gerçek ülkücü olanlardır. Ne var ki, bu gerçek bile genel merkez yönetimi tarafından bilinmesine rağmen, suçlu yine kendilerinde değil, dışarda aramaya başlamışlardır. Genel başkanın son suçlaması “MİT’in MHP’yi karıştırdığı” yönündedir. Ajanı dışarda aramamak gerekir. Böyle bile olsa, dış-iç şer güçler ile mücadele edemeyenlerin de yönetme erklerinin elinden alınması gerekmez mi?.
Ülkücü, milliyetçi kadrolar bu gerçeği bilmektedirler. Ancak açıktan gerçekleri haykırmaktan ar etmektedirler. Maalesef değerli ülküdaşlarım kral çıplaktır. Bu gerçeği bu davanın gerçek sahipleri ve cefakar insanları da bilmektedir. Kol kırıldı yen içinde kaldı ama, gövdenin tamamı kangren olmaktadır.
Ülkücü, milliyetçi irade bu gidişe dur diyemediği sürece ülkücüler arasında birlik, beraberlik sağlanamaz. Birlik beraberlik birbirimize karşı sevgi saygı bağları kurmadıkça, ülkücülerin beklediği iktidar hayaldir. Ülkücüler öze dönüşü hiç geç olmadan sağlamalıdır. Yoksa yarın çok geç olacaktır. Tarihi süreç içinde Türklüğün devamını sağlayacak yegane güç ülkücü, milliyetçi iradedir.
Bu gerçeklerden hareket ederek, içimizdeki küçük hesap yapanları, ayrık otlarını, ülkücülükten ülkücü ahlaki değerlerden nasibini almamış, su yerine viski ve benzeri içecekler ile hayat bulan, fikriyle icraatı ayrı olanlardan dava temizlenmelidir. Birliğin, beraberliğin, sivil düşüncenin, saygının, sevginin, ülkücü fikir dünyamızın, umutların yeniden yeşerebilmesi için MHP'nin yeniden umut ve ışık olmasıdır.
Şu gerçeği herkes bilmelidir. MHP kimsenin tapulu malı değildir. Hiç kimse ülkücü iradenin üstünde değildir. Bu gerçek böyle bilinmeli. Hiç kimse ülkücülerin yerine düşünmesin, ülkücüler özde düşünen fikirleri olan, yeni fikirler üreten aklın, bilimin yolunu kendilerine şiar edinmiş mümtaz varlıktırlar. Var olma yok olma mücadelesinin son noktasında ülkücüler haykırmaktadır; “YAPAMIYANLAR GİDER, YAPANLAR GELİR.”