Patavatsız, hatır gönül bilmez adamdır. Söylediği sözün nereye gideceğini, hangi gönlü perişan edeceğini bilmez. Bir şeyi paldır küldür yıkmak ne kadar kolay. Bir yelken direğinin yetişmesi için elli sene lazım; ama onu yıkmak için beş dakika yeter de artar bile.
Öfkesini bir yanardağ gibi gönül vadilerine püskürtenler, ateş topuna çevirdikleri lakırdılarıyla sırça saraya benzeyen gönülleri nasıl kasıp kavurduklarını bilmezler mi? Küçük dağları ben yarattım zanneden bir kibir budalası:
-Falan kişiye bir laf söyledim ki, ciğerine oturdu.” diyor.
Oysa bir gönlü incittiğinde Yaratanı incittiğinin farkında değil bu zavallı. Yapmayın, bu dünya hırs atını öfkeyle mahmuzlayıp doludizgin, bilinmeyen ufuklara koşturmaya değmez. Öfkeyle küçülen, ufalanan, kaybolup giden aslında insanın kendisidir.
-Hayat sizi ne çok yıpratmış.
diyen adam, ne kadar sevimsiz, ne kadar ukala, ne kadar iticidir. Bir hastayı gördüğünüz zaman “Seni çok iyi gördüm.” demeniz belki sizden bir şey alıp götürmez. Ama hastanın kendini iyi hissetmesini sağlar, moralini düzeltir.
Edep ve ahlâkıyla övünen bir millet iken bize ne oldu ki, son yıllarda nezaketten uzaklaşıp kaba saba bir hayatı medeniyet zanneden bir toplum haline geldik.
Nefretten beslenenler, bu söylediklerimi değersiz bulacaktır. Şu anda kim bilir kaç kişi:
-Haydi, canım sende, ne hatırı ne gönlü; paran varsa, itibarın var.
diye itiraz etmeye hazırlanıyordur.
Kim bilir, belki de güce ve iktidara yaltaklanmış birkaç zevzek, ellerini miskin miskin ovuşturarak:
-Bu zamanda hâlâ böyleleri var mı? Bu adamlar hangi dünyada yaşıyor?”
diye bıyık altından etrafa alaycı gülümsemeler gönderiyordur.
Eskiler, dille yapılan saldırılara “itâle-i lisân” derlerdi. Bu konuda kimse sütten çıkmış ak kaşık değil. Beşer şaşar; kendimi bu netameli durumdan vareste tutamam. Dünyevî bir maksatla değil, sadece Allah rızası için söylüyorum. Her ne kadar yanık tende iz, yürekte köz bıraksa da insan önce kendi ile yüzleşmeli; sonra muhataplarıyla helalleşmelidir. Örnek mi istiyorsunuz? Buyurun, işte size bir örnek. Hz. Peygamber’in veda hutbesinde ashabıyla helalleştiği gibi ya da Hz. Peygamber’in Hz. Ukkaşe ile helalleştiği gibi helalleşin.
Çünkü bu zamanda insan:
Nefsini put yaptı, bakışları hor,
Zor olacak bu devrin hesabı zor.
Hiçbir şey için vakit geç değildir. Etrafınızı dünyalık hırslar sarıp sarmalasa; nefsiniz, gururunuz, makamınız, şöhretiniz, malınız, mülkünüz, paranız, gücünüz, saltanatınız ne kadar çok olsa da, öfke baldan tatlı da gelse siz iyilik yapmaktan, helalleşmekten ve bir de bu aziz millete hizmet etmekten asla vazgeçmeyin. Çünkü ilahî hüküm gayet açıktır: emr-i bi’l ma’ruf ve nehy-i ani’l münker (Âl-i İmrân, 104). İyiliği emredip kötülüğü men edin.
Kalın sağlıcakla.