Güneş, akşam kızıllığıyla Kızılhisar Dağı'nın (Sivri'nin) zirvelerinden Aydoğdu sırtlarına doğru sarkmaya başladığında, ömrü yalçın kayalıklarda geçmiş yaşlı bir çoban, yeni kuzulayan koyunlarına ışıldayan gözlerle bakmaktadır. Yüzü, güneş yanıklarından benek benek olmuş bir yörük kadını, bir yandan kazanda kaynayan sütü karıştırıyor bir yandan da içine düğümlenmiş ukdeleri kıl çadırlarda saklıyordu.
Sabahın alaca karanlığında, bir çift öküzüyle Tongullar Kuyusu'na ulaşan Kadılar’ın Kâmil, "Kuşluk vaktine kadar şu tarlayı bir sürebilsem…" diyordu.
Güneş henüz doğmamıştır. Tek katlı toprak damlarda, tarlalara gidecek ırgatların yemekleri pişmektedir. Erkenden kalkıp hamur yoğuran gelinlik kızlar, evin yeni gelinleri ile mis kokulu yufkalar pişirmektedir.
Dervişlerin Süleyman dayı, atları arabaya koşarken güneş ha doğdu ha doğmak üzeredir. Kadı Kızı'nın sesi ortalığı çınlatmaktadır: "Âşâ!.. gız Âşâ!.. Haden gâri, geç kaldık gızzz!.."
Koçaklar'ın Kara Mehmet, kelterleri at arabasına yüklemiş, Keklikler'in evinden aşağıya doğru inmektedir. Az ötede Sarı Ali: "Nerde kaldı bunna be! Hasan, git oğlum ünne gel hunnarı!. Hörü bıllangil de bi türlü gelivermedile be!" diye hayıflanmaktadır.
Taş döşeli, dar yollardan geçen at arabaları, takır tukur sesler çıkararak binlerce işçiyi tütün tarlalarına taşımaktadır. Koca Geriz'den, Öküz Suyu'ndan, Dede Alanı'ndan, Kurt Koca’dan, Pınarcık'tan Kılcı'nın Harman Yeri'ne, Üç Kuyular'a, Perişan'ın Suyu'na, Kızılçukur’a, Çimbizler Harman Yeri'ne, Tepecik’e, Yenisu’ya, Hacı Hamza’ya, Kalın Harman’a, Cevizler'e ve Akbayır'a işçiler taşınmaktadır.
Kos Hasan'ın motoru, Çayiçi'nden Derelderesi'ne giderken egzozundan fiyakalı sesler çıkarmaktadır. Kurtlar Sokağı'nda: "Âbit!.. Tütün selelerini yüklediniz mi? Bilal!.. Karık çapalarını aldın mı?" sesleri yankılanmaktadır.
Çarşı Camii'nin köşesinde Gemalmaz oğlu İsmail, burcu burcu kokan yağlı kebapları henüz fırından çıkarmamıştır. Kuşluk vaktine doğru "Yağlı kebaplaaar!" diye bağırmaya başlayınca sesi tâ uzaklardan duyulur. Çezeller'in fırını çoktan ateşlenmiş, Kara Mehmet'le Fırıncı İsmail, tahinli pideleri gün ağarmadan çıkarmıştır.
Tüccar ve pazarcılar, sabahın ayazında evlerinden çarşıya doğru yürümektedir: Karaosmanoğlu Ramazan, Yüncü Ahmet, Çatalbaş Himmet, Koca Hüsnü, Karakuzu Mehmet, Sadıklar'ın Ahmet Ali, Gümüşler'in Kâzım, Onbaşı Mustafa, Çineller’in Mehmet Ali Ağa, Celep Molla Hüseyin, Hacı Küllü, Çingir Ali, Koca Dokuz, İlezler'in Zahireci Hüseyin, Hıra Bekir, Külgümen Hüseyin, Dervişler'in Koca Ali Rıza, Koreli Hüseyin, Ayaz Emmi...
Hacı Hafız, sabah namazından daha yeni çıkmıştır. Mehmet Ali Yalçın (Takkalı) ile Kovacı Mehmet, Deymancı’nın (Değirmenci) Kahvesi'nde sabah çayı yudumlamaktadır. Siyah Ümmet, sigarasını tüttüre tüttüre Çobanallar Kesiği’nden ovaya gitmektedir.
Hacı Zihni, ağır gövdesiyle evinden çıkar, aheste aheste Çarşı Camii önündeki koca çınara doğru yürür. Arka sokaklardan Sarı Hafızlar'ın Ali, Teber Abdullah, Gamalı, Kazak Halil, Kara Ahmet, Hakkı Gökçetin, Şatır Kâmil, Gazozcu İbrahim Çoban, Kalaycılar'ın İsmail, İğneci Emin, Çörçil Hacı, Semerci Mehmet, Sibek Mehmet Ali, Çulha Ali Karahöyük Pazarı'na gitmek için çarşıya gelenlerdendir.
Yorgana Girmez balyaları kamyona yüklerken Gadılı Hakki'nin sesi aşağı sokaktan duyulur: "Şerifff!.. Kantarı unutma!" Yağcı Parça Osman'la Nalbant Gebeş Emin yol kenarında Tahtacı'nın otobüsünü beklemektedir.
Dükkânı besmeleyle açan çarşı esnafı kapı önlerini süpürmekte, siftah yapmanın sevincini yaşamaktadır. Siyah beyaz film kareleri gibi Kızılhisar çarşısından kimler geldi kimler geçti: Karakuzu Ali, Muhtar Hüseyin (Karşılayan), Çete Mehmet, Karaçaylı Hasan Hüseyin (Gürsel), Ekmekçi Ahmet Ali, Çil Ali, Şaşkın Bakkal, Katırlı Musa, Örkeli, Berber Emin, Sembeli, Berber Ali Rıza, Kılcı Musa, Kıreş Hüseyin, Hacı Veliler'in Ali, Nuri Deli...
(Devam edecek)
Öğr. Gör. Yaşar ÖZTÜRK
Eline emeğine kalemine sağlık hocam çok güzel betimlenmis lakaplar şive yerler oraları yaşayanların bilenlerin zihninde can***mıştir eminim. Tek bir şive düzeltmesi izninle çağırmak değil unnemek daha bizim oralisanirim. Affinla.
Saygıdeğer Doktorum çok teşekkür ederim. Haklısınız, çağırmak yerine "ünnemek" demek gerekiyor.